45 yıllık geçmiş ve ilk kaza
İçinden geçmekte olduğumuz pandemi sürecinde, ülkemizde sporun durması, spor arşivi açısından önemli verilerin bizlerle buluşmasını sağladı. Röportajlar çoğaldı, araştırma konuları arttı ve biz okuyucular, geçmişe dair çok şeyler öğrendik.
İşte bu haberlerden biri de 22 Şubat’ta yayımlandı. Turing ve Otomobil Kurumu Başkanı Tigin Kişmir, 22 Şubat 1976’da Otomobil Kurumu olarak ilk sportif faaliyetlerinin yapıldığını ve o ilk organizasyonun yıldönümünde, kurumun tarihsel gelişimini paylaştı.
22 Şubat 1976’dan sonra, yıl içindeki ikinci organizasyon 4 Temmuz 1976’da gerçekleşir. Bu yarışa da 10 sporcu kayıt yaptırmış, bu da o dönem organizatörlerin yüzünü güldürdü. Çünkü ilk yarışa 7 kişi katılmıştı.
İlk yarışın kazananı olan Tokay Hasan’ın arabasını alarak yarışa giren Zeki Topçu bu yarışta ve sonraki yarışlarda bu arabayla başarılar kazanmıştı.
Ve ilk kaza…
Türkmen Sencer’in aldığı Ford Escort’u, yarıştan kısa bir süre önce satın alan Vural Enver (Avcan), bitiş çizgisine az bir mesafe kala, kaza yapıp, ters dönünce, sürüklenerek tavanı üzerinde finişi geçmiş ve yarışı tamamlamıştır. Bu kaza Kıbrıs Türk Otomobil Sporları tarihi açısından ilk yarış kazasıdır.
Bu veriler kayıtlara geçmesi açısından ve federasyonlarımızı ileriye taşımak açısından önemli bir bellek oluşturuyor bizlere.
Günümüzde 45 yıllık geçmişi olan bir spor dalı otomobil sporları. Değişen, gelişen teknolojiler, araç mekanikleri ile sürekli kendini yenileyen ve dünyaya açılan bu sporumuzun, daha nice başarılarını izlemek için yıl içerisindeki takvimi bekliyoruz şimdi. Hem de öyle tozu dumana katarak…
Sabah sporundan, İlhan Berk’e ve Yaşar Kemal’e uzanmak
Lefke Avrupa Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü Öğretim Görevlisi Uzm. Fzt. Beraat Alptuğ, evlere kapandığımız bu pandemi sürecinde hareketsizliğin ve haliyle doğan teknoloji bağımlılığının insan üzerinde yarattığı ortopedik sorunlara değindi ve “Oturarak geçirilen süredeki duruşunuz sağlığımız için çok önemlidir ve kötü duruşun sağlığımızı ne kadar olumsuz etkilediğinin farkında değiliz” dedi.
Çok doğru… Ne yazık ki son yıllarda artsa da bizler, kendi evlerimizde sabah sporunu pek yapmayan, tipik ada kültürünün hakim olduğu insanlarız. Evde fitness ve yoga hareketleri ile, vücudumuzu toparlayabilecekken, nedense bunları hep gözümüzde büyütüyor ve kaçıyoruz.
Hep öyle sabah erkenden kalkıp da sporunu yapan insanlara imrenmişimdir.
Kısa bir süre ben de denemiş, sabah gün doğumuyla uyanıp sabah koşusuna çıkmış, bunu da birkaç hafta sürdürebilmiştim. O dönem beni etkileyen ise, Türk edebiyatının önemli şairlerinden İlhan Berk’in anılarıydı. “El Yazılarına Vuruyor Güneş” (Yapı Kredi Yayınları, 1992) kitabında her sabah erkenden kalkan şairin ilk işi odasında sabah sporu yapmaktı. Güne sporsuz başlamadı ve 90 yaşına kadar da yaşadı.
Yaşar Kemal de, her gün kilometrelerce yürüyüş yapan, bu yürüyüşü esnasında da insanları gözlemleyen ve sporunu yaparken de zihnini açan, dağarcığını dolduran bir isimdi. O da 91 yaşında vefat etti. Bu yürüyüşlerinin kendisine kazandırdıklarını da Zülfü Livaneli, “Gözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar Kemal” (Doğan Kitap, 2016) adlı eserinde uzun uzun anlatmıştır. Meraklısı okuyabilir.
İşte beni etkileyenler…
O yüzden Alptuğ’un da uyardığı şekilde, bu süreçte ortopedik rahatsızlıklardan kurtulmak adına, evde dahi sporumuzu yapabiliriz. Bu hem kemiklerimizin ve kaslarımızın güçlenmesini sağlayacak, hem de güne daha dinç başlamamızı sağlayacaktır.
Şimdi biliyorum bazı okuyucular soracaktır; “Bunları yazan olarak, sen neden yapmıyorsun?” Haklılar. Hem de çok haklılar. Ben de başlayacağım… Ve yine bu sabah sporu konusunda zaman zaman kendi deneyimlerini, kalemimin oynadığı kadarıyla (laf gelişi ‘kalem oynatma’, teknoloji çağında ‘parmakların tuşa vurduğu kadarıyla’ desek, daha doğru bir tabir olacak) sizlerle buluşturacağım.