Bisiklete Bahar Geldi!
Havaların toparlanmaya başlaması ile dünya çapında bisiklet yarışları da ivme kazanmış durumda. Bütün kış boyunca Eurosport ekranında gördüğümüz kayakla atlama, biatlon, slalom vb kış sporları ekranlardan yavaş yavaş çekiliyor. Kayak takımları, havalı tüfekler artık dolaplara! Baharın gelmesi ile birlikte bisiklette belki de en yoğun dönem kapıda; Klasikler. Uzun mesafeli tek günlük yarışlara klasik adı veriliyor. Anıtsal klasikler tüm sezona yayılmış 5 adet yarıştan oluşur; Milan-San Remo, Tour of Flanders (Ronde van Vlaanderen), Paris-Roubaix, Liege-Bastogne-Liege ve Il Lombardia. 2 İtalya, 2 Belçika ve 1 Fransa yarışı anıtsal klasikleri oluşturur. Bunun dışında kalan klasikler Taşlı Yol (Cobbled) Klasikleri, Ardenne Klasikleri, Bahar-Sonbahar Klasikleri ve Yaz Klasikleri gibi kategorilere ayrılır.
Klasik kültürü diğer etaplı bisiklet yarışlarından çok farklıdır. Bisikletin en içgüdüsel platformu, kısa dönem planlı mecrasıdır. Bu yarışların “klasik” sıfatı ile anılmasının tek sebebi tarihçeleri, gelenekler ve kültürler değildir. İçgüdüler ile yarışılması, yeni teknolojilerin yaratacağı farkları da bir “tık” geride bırakıyor. Sprint profilli etaplarda kaçmaya çalışan puncheur’ler, zorlu yokuşlar olduğunda kaçmaya çalışan sprinterler, yağmurlar, çamurlar, acayip rüzgarlar. Hepsi içgüdü, hepsi acı eşiğini test etmek için gerekli malzemeler. İlk bisiklet yazımızda bahsettiğimiz Avustralya ile başlayan yarış takvimi, batıya doğru kayarak Ortadoğu’ya ulaşır, UAE Tour ile Avrupa’ya göz kırpar. Sessiz başlayan takvim, ilk gürültülerini de klasikler ile çıkarmaya başlar. İlk klasikler ise 2 gün üst üste (Cumartesi-Pazar) yapılan Omloop Het Nieuwsblad ve Kuurne-Brussels-Kuurne olur. Belçika’nın soğuk havalarında kendini test etmeye çalışan ve bisiklette aradığı patlamayı yapmak isteyen bisikletçiler sokaklara iner.
Omloop Het Nieuwsblad
Cumartesi koşulan Omloop 200 km’lik bir profile sahip. Geçtiğimiz sene Astana’dan Michael Valgren’in yaptığı atak ile tek başına kazandığı yarış içerisinde Belçika bisikletinin en ikonik yerlerinden biri olan Muur van Geraardsbergen’den de geçiliyor. Kısaca Muur-Kapelmuur olarak bilinen bölge, taşlı bir yokuş sonundaki virajın hemen sonrasında karşımıza çıkan bir şapel ile büyüleyici bir atmosfere sahip. Binlerce taraftarın beklediği köşe asıl olarak Ronde van Vlaanderen yarışına ait, fakat hem Omloop’ta hem de Gent-Wevelgem’de kullanılıyor. Bu sezon 74. kez yapılan yarış için Belçika’ya kimler kimler gelmedi ki; yeni takımı Dimension Data ile son şampiyon Valgren, Lotto Soudal adına yarışan Tim Wellens ve Tiesj Benoot, son dönemin favori ismi ve Tour of Oman genel klasman galibi Astana’lı Alexey Lutsenko, CCC Team ile takımın ilk sezonundaki en gözde ismi Greg Van Avermaet, EF Education First adına Sep Vanmarcke, Mitchelton Scott ile sezona fırtına gibi başlayan Matteo Trentin, bu yarışı daha önce 2 kez üst üste kazanan Team Sky’dan Ian Stannard, yeni takımı ile ilk yarışına katılan ve çok büyük potansiyele sahip Wout Van Aert, Direct Energie ile imzalayarak sezonun en büyük sürprizine imza atan Niki Terpstra ve klasikler sezonunun büyük canavarı, Deceunink-Quick Step takımının tamamı. Quick-Step’te bu yarışın favorileri neredeyse herkes ama Yves Lampaert, Philippe Gilbert ve Zdenek Stybar öne çıkan isimlerdi.
Ve Yarış Başlar
Bir kaçış grubu belirlenir ve etabın başında hemen bir fark açarak tempo yapmaya başlar. Az kişi olan ön ekip kalabalığın avantajını kullanamadığı için daha da yorulacak, tempo yaparken bir umut pelotonun, yani ana grubun onlara yetişememesini umacaklardır. Amaç aslında kendini göstermek, takımı ve sponsorları televizyonda mümkün olduğunca uzun süreli yayınlatmaktır. Fakat bu kaçış, çok acılı bir süreçtir. Rüzgarın etkisini iyice hisseden bisikletçilerde bir trans hali vuku bulur. Bacaklar yanar, bilinç giderek odaklanmasını yitirir ve iç ses sürekli “bırak artık” diye bağırır. Burada sürücünün yapabileceği en olumlu şey, o iç sese “sus artık” diyebilip, iyice pedallara asılmaktır. Kaçış sürecinde aynı kaderi paylaşan sürücüler bir takım oyunu sergileyerek beraber çalışırlar. Ön sırada rüzgârı kesebilmek ve güçlerini dengeli kullanabilmek adına değişerek seyrederken, Muur yokuşu artık kaçış grubuna çekiç darbesini vurur adeta. Yokuşun sonuna doğru gelen %19,8’lik eğim, can yakmaktan ziyade bisikletçilerin altındaki aletten nefret etmelerini sağlıyor. Eğim konusunu anlamakta zorlanıyorsanız şöyle açıklamaya çalışayım, %19,8 demek 100 metrelik bir yolun başı sıfır kotunda iken, sonuna geldiğinizde yerden 19,8 metre yüksekte olmanız demek. Bu eğim öylesine dik ki, sürücüler arka tekerleklerin spin atmaması için yokuşu çıkarken oturdukları yerden kalkamıyorlar.
Yarışların birçoğunda kaçış grubu amacına ulaşamaz. Kalabalık grup, yani bilinen adı ile peloton, kendi içinde yaptığı muazzam matematiksel hesaplar ile kaçış grubunu en muazzam yerde yakalar; başka atakların oluşamayacağı yarışın son kilometrelerinde! Eğer peloton hesabını yanlış yapıp kaçış grubunu erken yakalarsa, muhakkak yeni kaçışlar oluşacak ve bunları yakalamak daha da zorlaşacaktır. Omloop’ta ise bu hesaplar amacına ulaşamadı. Kaçış grubunda yer alan isimler klasik yarışların profillerine uyan isimler olunca, peloton da bir yerden sonra yetişemeyeceğini anladı. Tabii bunda kaçış grubunda yer alan sürücülerin takım arkadaşlarının bilinçli bir şekilde grubu yavaşlatmasının da etkisinin olduğunu söyleyebiliriz. Ön grupta yer alan 6 isim, BORA-Hansgrohe’den Jempy Drucker, Bahrain Merida’dan Dylan Teuns, Lotto-Soudal’dan Tim Wellens, Deceuninck-Quickstep’ten Zdenek Stybar ve CCC Team’den Greg Van Avermaet.
Son kilometreler, daha doğrusu son 3 km ise şöyle gelişti. Ön grup yarışı pelotondan kopardığını anladığı anda, “öküz öldü ortaklık bozuldu” dercesine birbirleri ile çalışmayı bırakıp, kendilerini denemeye koyuldular. Arka arkaya kısa ataklar yaparak, rakiplerinin reaksiyonlarını, reaksiyon zamanlarını kontrol ettiler. Tim Wellens’in yaptığı kısa bir atağı savuşturan Greg Van Avermaet, pedalı biraz hafiflettiği anda, 2,6 km kala atağını yapan Zdenek Stybar, bir daha arkasına bakmadı. Bu iş ya olacaktı ya olacaktı. Bu atağa da yanıt vermeye çalışan GvA, yanında kimsenin çalışmadığını görünce pedallara asılmayı bırakarak adeta “biraz da siz çalışın, gidin siz yakalayın” dercesine yavaşladı. Diğer kaçış grubu elemanlarından istediği performansı da göremeyince, Zdenek Stybar’ın galibiyeti garantilendi. Quickstep’in bu taktik anlayışı, yarışı okuyabilmesi vs. muazzam olaylar, akıl alır gibi değil. Bu sayede yarışı kazanan Stybar, geçen sezon kazandığı 20. sıranın da fersah fersah üstüne çıkmayı başardı. Kendisi için çok kritik bir dönemden geçen Stybar, önümüzdeki sezonda alacağı ücret konusunda da hanesine bir artı eklemiş oldu. İlk 10’a 3 sürücü sokmayı başaran Deceuninck-Quicstep ise klasik dominasyonunu sürdürmüş oldu.
Kruune-Brussels-Kruune
Ertesi gün yapılan Kruune-Brussels-Kruune ise yarışçılar açısından Omloop kadar ilgi çekici bir yarış olmasa da son 15 km’si bizleri çok heyecanlandırdı. Kaçış grubunda Bob Jungels gibi bir ismin girmesine izin veren peloton, büyük bir hata yaptığını geç de olsa anladı ama yetişme konusunda başarılı olamadı. Bob Jungels ön grubu son 16 km kala bir atak yaparak silkeledi ve yalnız başına kaldı. Tabii ki bu uzun mesafede tek başına kalmak inanılmaz büyük bir dezavantaj olsa da Lüxemburg’lu yıldız zamana karşı özelliğini de kullanarak avantajını korumayı başardı. Bu esnada arkada, pelotonun yetişme çabalarında tek başına kalan Bora-Hansgrohe sürücüsü Jempy Drucker 2,6 km kala fark 20 saniye iken pilini tüketti ve meydan tamamen Deceunink-Quickstep takımına kaldı. Tam da bu anda pelotonun önüne geçen ekip bir anda yarışı yavaşlattı, hatta aralarından Florian Senechal eli ile tüm sürücülere “hadi artık durun, yarış burada biter” dercesine bir de hareket yaptı! İnanılmazdı! Belki de bu sezon birçok futbol takımında görmediğimiz takım oyununu bisiklette gördük!
Böylelikle yarışı kazanmayı başaran Bob Jungels, hem Quickstep’e sezonun 13. Galibiyetini getirdi, hem de geçtiğimiz sezon aynı şekilde kaçarak yakaladığı Liege-Bastone-Liege anıtsal klasik başarısını tekrarlamış oldu.
Bu yarıştan hemen 2 gün sonra koşulan Le Samyn tek günlük yarışı da kazanmayı başaran Quickstep’ten Senechal, takımına 14. galibiyeti de kazandırdı. Artık gözümüz pazar günü koşulacak Strade Bianche’de. Eğer bisiklet izlemeye yeni başlamışsanız veya başlamak istiyorsanız, klasikler dönemi tam da size göre. Eurosport ekranlarında yarışların birçoğu canlı yayınlanıyor, öğretici bilgiler ve güzel sohbetler de cabası. Strade Bianche’de her beklediğinizi bulacaksınız. Çamur, taşlı yollar, müthiş rekabet, taktiksel savaşlar! Bir sonraki klasikler özetinde görüşmek üzere!