FIFA’da olmak ve sponsorluk
Kuzey Kıbrıs futbolunun dünyaya açılım çalışmaları KTFF-KOP görüşmelerinde son periyoda girilirken, Kıbrıs Türk futbolunun panoramasını şöyle bir irdeleyelim.
15 Kasım 1983’de KKTC’nin ilanı ile başlayan dünyadaki yalnızlık, her alanda olduğu gibi kuşkusuz sporu da etkiledi.
O günden bugüne dış temaslarda büyük sıkıntı yaşayan Kuzey Kıbrıs futbolu, bu dışlanmanın sonunda FIFA tarafından futbolda yapılan paylaşımdan yararlanamadı.
Hedefsiz ve motivasyonsuz bir ülkede olan gerileme futbola da yansırken, bir dönemlerin ünlü söylemi ile “Annemizim Ligi” veya mahalle aralarında “GAZOZUNA” oynanan karşılaşmalar ile kendi kendimizi aldattık.
Uluslararası alana açılma bağlamında, dünyada futbolunun patronu olan FIFA tarafından dışlanan NON-FIFA BOARD (NFB) gibi ne idüğü belirsiz örgütlerin düzenlediği VIVA-FIFI Dünya Kupası gibi sahte organizasyonlarla yıllarca avutulduk. Kendi içerimizde tam 30 yıldır düzenlediğimiz liglerimizde, şampiyonların hiçbir artı değer elde edemediği organizayonlar sonucunda futbolumuz bitme noktasına geldi.
Artık, kendi takımlarımız yerine organik bağımız yüzde yüz olan ve bazılarının Anavatan-Yavruvatan edebiyatını yaptığı bu düzende, Türkiye Ligi takımlarını baş tacı ettik. Bu bağlamda, K.Kaymaklı’yı, Çetinkaya’yı, DTB’yi, Yenicami’yi unuttuk; Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzon ve Bursa dedik.
Bu arada, başını kuma sokan DEVEKUŞU örneği, 21 Aralık 1963 toplumsal olayları bahane ederek, terk ettiğimiz Kıbrıs Cumhuriyeti yoluna devam etti.
Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak kavgası sonucu 15 Temmuz 1974 Faşist Yunan darbesinin tetiklediği 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’ın yarısını kaybetmeleri de Kıbrıslı Rumları durduramadı.
Ellerinde kalan ve Güney Kıbrıs dedikleri bölgede yaşattıkları ve dünyanın tek DEJURE DEVLET olarak tanıdığı Kıbrıs Cumhuriyeti’nde tam 50 yılda adeta harikalar yarattılar.
Sporda ise, 1967 yılında kurdukları Kıbrıs Spor Örgütü (KOA) ile adeta bir devrim yaşayan Kıbrıs Rum sporu, başta olimpiyatlar olmak üzere futbolda da dünyaya “biz de varız” mesajını verdi.
Tabii, tüm bu gelişmeler olurken, dünyada sporun itici gücü olan SPONSORLUK olayı Güney Kıbrıs’ı baştan başa sardı. Dünyalı olmanın avantajı ile büyüyen Güney Kıbrıs ekonomisi sponsorluk aracılığıyla, artı değerini spora da taşıdı.
Bugünlerde, büyük bir çöküş içerisinde olan Güney Kıbrıs ekonomisi daha düne kadar Güney Kıbrıs futbolunun itici gücü oldu.
LOEL, Carlsberg, KEO ve hatta batan bankalarının milyonlarca Kıbrıs Lirası ile sponsor olduğu APOEL, OMONIA, AEL, ANTHORTOSİS ve APOLLON gibi futbol kulüpleri FIFA ile UEFA organizsyonlarında başarıları ile dikkatleri üzerine çekmeyi başardı.
İşte dünyada, Türkiye’de ve Güney Kıbrıs’ta bu gelişim olurken, Kuzey Kıbrıs’ta bir fanusa kapatılan futbolumuzun bir değeri olmayınca ne sponsor bulduk, ne de su veren birini.
Bakmayın siz, zaman zaman fıstık parasına sponsor olduk diyen firmalara. Kuzey Kıbrıs futbolunun artı değeri olmadığı için, göstermelik katkılar ile bir yere gelemeyiz. Bu arada, neden sponsor olmadılar diye Kuzey Kıbrıs’a yatırım yapan Türkiye kökenli DİGİTURK, PEPSİ COLA, İŞ BANKASI, ZİRAAT BANKASI, HSBC, MERİT OTELLER GRUBU, GOLDEN TULİP OTELLER GRUBU, TURKCELL, TELSİM gibi iletişim gruplarına kızmayalım. Neden olsunlar ki?
---------------------------------------
Yaşam maçını Tie-Break’de kaybetti
Geçtiğimiz hafta, beklenen ama kabul edilemeyen acı olayı yaşadık. Bu acı olay, Kıbrıs tenisine büyük katkı koyan büyük tenis hocası Yusuf Yönlüer’in, yakalandığı kanser hastalığı ile yaptığı yaşam maçını kaybetmesiydi.
Aslında, bir yıl önce yakalandığı bu amansız hastalık ile bire bir adeta pençe pençe mücadele etmişti Yusuf hoca. Hastalığı süresince hiç moralini bozmayan ve kendi söylemi ile “SENİ DE YENECEĞİM KANSER” diyerek verdiği yaşam mücadelesini onu seven herkes biraz da kıskançlıkla ama hayranlıkla izlemişti.
Kıbrıs Tenisine Eliz ile birlikte Suzan, Şengül, Saner gibi isimleri yetiştiren Yusuf hoca, yıldız tenisçileri ile bir firma olduğunu kanıtladı.
Daha yapacak çok işi varken, kardeşi sevgili dostumuz Ahmet Yönlüer’in cenaze töreninde yaptığı konuşmada değindiği gibi “AZRAİLLE YAPTIĞI MAÇTA” her şeye rağmen, Fair-play’i bırakmadı. Ama, bu zor karşılaşmayı TİE-BREAK’de kaybetti.
Aslında, sadece bir maç kaybetti. Çünkü o yaşamaya devam ediyor.
--------------------------------------
CTP’li ve YENİDÜZENLİ olmak
Burası bir spor sayfası. Ama, burası öyle bir gazetenin spor sayfasıdır ki; bu gazetenin misyonu Kıbrıslı Türklerin emekçi kesimin kavgasını veren Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin en önemli enstrumanı olmasıdır.
CTP olduğu için YENİDÜZEN vardır. İşte, Kıbrıs’ta Barış ve Çözüm mücadelesi veren bu parti tam 43 yaşına ulaştı. 27 Aralık 1970 yılında bir avuç ilerici ile kurulan ve sonradan kısa bir süre içerisinde Türkiye’de eğitim gören Devrimci öğrencilerin sevgili Naci Talat önderliğinde bu partiye intisabı ile yeni bir misyona soyundu.
Neydi bu misyon? Bu misyon, Kıbrıs’ta Barış ve Çözümü Sosyalist felsefe bağlamında gerçekleştirmekti. Ne var ki, değişen dünya koşulları ve Kıbrıs gerçeği, Kıbrıs’ta Rumlar ile Türkleri ayrı düşürse de, Birleşik Kıbrıs için yeni bir felsefe ve dünya görüşü ile CTP yerini aldı.
Bu düşünceyi Kıbrıs halkına ve dünyaya yayma misyonunu üstlenen CTP’nin 12 Aralık 1975’de kurduğu YENİDÜZEN gazetesi CTP ile büyümeye devam etti.
Bugün, Kıbrıs’taki Barış ve Çözüm kavgasında önderlik eden CTP’nin 43’üncü ve onun bir sebebi olan gazetemiz YENİDÜZEN’İN 38’inci yıldönümü. CTP ve YENİDÜZEN büyümeye devam ediyor. Zaten CTP olmasa, YENİDÜZEN olmazdı. Nefes alma sebebimiz bile CTP. İyi ki varsın CTP; iyi ki varsın YENİDÜZEN.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.