Hiçbir mazeret başarının yerini tutamaz
Toplumumuz “Peace and Sports” adı altında düzenlenen futbol karşılaşması yüzünden ikiye bölündü. İki toplum arasında güven teşkil etmek maksadı ile yapılan bu organizasyon, iki toplumu birleştirmek yerine, kendi içimizde farklı düşüncelere ve bölünmelere neden oldu.
Gerçekten biz ne yapmak istiyoruz anlamakta zorlanıyorum. Günler öncesinden böyle bir organizasyona evet diyen Sayın Cumhurbaşkanımızın son dakikada biz spor adamlarını tatmin etmeyen bir basın toplantısı düzenleyerek, futbol tabiri ile “Topu taca atmıştır.”
Sayın Akıncı bu davranışını seçimlere yönelik bir manevra olarak yapmış ise, bence hata yapmıştır. Çünkü sağ görüşlü insanların sol görüşlü birisine oy vermesi yüzde bir ihtimal bile değildir. Böyle bir yaklaşım, ancak barışa karşı olanların ekmeğine bal sürer. Oy beklemek hayalcilik olur.
Aslında bu organizasyondan çok güzel dersler ve mesajlar çıkartılabilirdi. Örneğin; spor ambargosu ile yıllardır mücadele veren bir ülke olarak gençliğimizin sesinin daha gür duyurulması sağlanabilirdi. Karşılaştığımız zorlukların nereden kaynaklandığı bir kez daha anlatılabilinirdi. Sporun dostluk ve kardeşlik olduğu, toplumların birleştirilmesinde önemli rol oynadığı, bu etkinliklerin uluslararası camiaya, sadece gösteri şeklinde değil, gençlerimizin dünya insanları ile uluslararası standartlarda yarışmak istediği mesajı verilebilinirdi. En önemlisi de, Kıbrıslı Türklerin her zaman barıştan yana bir toplum olduğunu göstermemiz açısından dünyaya mesaj verebilirdik.
Barışa her şekilde katkı vermeliyiz. Gereksiz tepkiler ve tavırlarla barıştan uzaklaşmamamız gerekiyor. Drogba’nın dediği gibi “Bu gün yarın olmayabilir ama bir gün mutlaka olacaktır.” Bizler de bu düşüncelerle hareket etmeliyiz. Atacağımız her adımı iyi hesaplamalıyız.
Dünyaca ünlü ve nerdeyse herkes tarafından sevilip sayılan, Peace And Sports’un asbaşkanlığını yürüten Didier Drogba ülkemize geliyor, böyle bir organizasyonun bizzat içerisinde yer alıyor ve Sayın Cumhurbaşkanımız onunla ilgili “10 tane Drogba gelse kaç yazar” demekle olayı küçümsüyor. Bence bu söylem, böyle bir organizasyonda çok da hoş olmadı.
Her alanda tanınmayı isteyen taraf biz değimliyiz? O halde, fırsatları çok iyi değerlendirmemiz gerekmiyor mu! Bu organizasyon Pile’de gerçekleşmiştir. Pile, Rumlar ve Türklerin ortak yaşadığı bir bölge olarak bilinmiyor mu! Organizasyon 100 metre ileride olmuş, 100 metre geride ne fark ederdi? Limasol’da yapılan bir tiyatro oyununa her türlü engellemelere rağmen Sayın Akıncı gidebiliyorsa, bu karşılaşmaya da hiçbir neden göstermeden gitmeliydi.
2005 yılında Nea Salamina ile Yenicami, bırakın Pile de oynamayı, Larnaka’da karşılaşmışlardı. Bu organizasyonun bizzat içerisinde yer almıştım. Karşılaşmayı izleyen binlerce seyirci vardı. O zamanın Spor Bakanı Özkan Yorgancıoğlu, Başbakan Ferdi Sabit Soyer de tribünlerde yerlerini almışlardı.
Gerçekten Kıbrıs Türk halkı, artık neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamakta zorlanmaya başladı. Sayın Akıncı organizasyona gitmemekle dünyaya ne mesaj vermiştir merak ediyorum. Halbuki dünyaya her fırsatta biz Kıbrıslı Türklerin bu topraklarda var olduğumuzun mesajını vermemiz gerekmiyor mu? Neyse bu konu daha çok tartışılacaktır.
Bu organizasyonda beni en çok sevindiren ve duygulandıran olay, MTG’nin bu karşılaşmadan elde ettiği geliri lösemi teşhisi konulan Demir Müezzinler’e bağışlamış olmasıdır. Bu davranışlarından dolayı MTG yönetimini yürekten kutluyorum.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.