Ülkemiz, köklü tarihi dokusu ve zengin kültürü olmasına rağmen ne yazık ki müze fakiridir. Halbuki geçmişin yansımasını ve geleceğe taşınmasının en önemli unsurlarından biri olan müzeciliğin gelişmesi ile birlikte, toplumumuz geçmişin izlerini sürerken, bunu turizm alanında da artı bir değer olarak olumlu yansıtabiliriz.
Müzelerin toplumsal bellek üzerinde etkilerini daha uzun uzun buradan yazabiliriz ama Burhan Gürkan müdürün, talebiyle bu sayfalarda yazılarımızı spora bağlamakla yükümlüyüz.
Buralarda bir “Spor Müzesi” nin kurulması ve sporumuzda iz bırakmış anların ve isimlerin bu müzede yeniden hayat bulması en büyük arzum ve özlemimdir.
Gelişmiş şehirlerde, her sokakta karşımıza çıkan müzeler ve o müzelerin insanlara sundukları beni her zaman heyecanlandırmıştır. Tabii bu noktada, müzeciliğin ve bir ülkenin belleğini ayakta tutmanın bir devlet politikası olması gerektiğini, ülkeyi yönetenlerin gailesinde olması gerektiğini de vurgulamalıyım. Zincirin bizde eksik olan halkası işte buradadır sanırım.
Çocukların ve gençlerin, ekip ruhunu, takım oyunu, kişiliğini kazandığı dönemlerde daha güzele ulaştıran unsurlardan biri olan spor, bizim ülkemizde başka bakanlıkların altında yer alan ve her zaman ikinci (çoğu zaman da üçüncü) plana atılan bir alandır. Eğer biz spora gerekli önemi göstermiş olsaydık ve tüm spor organizasyonlarını ayrı bir bakanlık altında toplamış olsaydık, bugün bambaşka şeyleri konuşur olabilirdik. Bu konuyu da başka bir yazımızda işleriz.
Yeniden müze konusuna dönecek olursak;
Bu kadar sıkıntısı içinde, çok başarılı sporcuları yetiştirdi bu topraklar. O yüzden kimse “Kıbrıslıtürkler için sporda başarısızdır” diyemez, dedirtmem. Bizler bu koşullarda bile, bu kadar başarılı isimleri yetiştirebildiysek eğer, gerekli imkanlar yaratılırsa neler neler yetiştiririz, düşünemem bile.
İşte bu başarı hikayelerini, o anları, isimleri, o isimlerin izlenimlerini bir çatı altında toplamalıyız.
Burada da devlet yetkililerinden bir şey beklediğim falan da yok, (şu anki yapı içinde yapacaklarına inancım da yok) ancak Spor Yazarları Derneği (KTSYD) bu konuda bir girişim yapabilir. Kurulduğu günden itibaren, bu topluma sorumluluk bilinciyle birçok güzellik kazandıran bir dernek olan KTSYD, Burhan Gürkan öncülüğünde genç bir ekiple bize bir “Spor Müzesi” kazandırabilir.
Bilgi dağarcığı yüksek bir üye profiline sahip KTSYD’de atılacak böylesi bir adım, gelecek nesillere ışık tutacaktır.
Şimdi yazıyı kaleme alırken, düşünüyorum da bir müze düşünün, İbrahim Özsoy Abimin siyah beyaz fotoğrafları ile döşenmiş, Mustafa Evliya’nın daha yakın tarihi belgelediği fotoğrafları, Milli Arşiv’den derlenen fotoğraflar, rallilerden tutun da, salon sporlarına kadar… Sadece fotoğraflar mı? Değil… Sevim Ebeoğlu’nun formalarından, Mustafa Defteralı’nın eşyalarına, Mete Adanır’ın forması, ayakkabıları da zenginlik katabilir bu müzeye… Ben Kaptan Erbay (Gönelli)’ı da görmek isterim bu müzede, Kaleci Taner (Ulutaş)’i de… Zihni (Kalmaz)’yi de, Hasan Hüda (Ecer)’yı da, Kasnak’ı da, Raif’i de… Belki büstler ve balmumundan heykeller de yerleştirilir, gerçek boyutlarında bu müze içerisine. Sadece futbol değil ama, atletizm de bu müze içerisine Reşat Oğuz’u, Meliz’i ya da Yiğitcan’ı koymadan olmaz… Eliz Maloney ile Yusuf Yönlüer olmadan da tenis olmaz… Daha kimler kimler… Zeka Özteknik ile Derviş Mişon da isimleriyle yaşatılabilinir bu müzede. Belki bir kenarına kurulacak olan kütüphanede de spor eserleri, okuyucusuyla buluşur ve bilhassa son yıllarda yazım dünyasında yayımlanan o güzelim eserler de burada, bir arada zenginlik katar içeriğe.
İstediğimiz zor işler değil, imkansız hiç değil. Sadece biraz niyet ve gayret, sonrası gelir zaten. Her yıl da üzerine üzerine konarak, büyüyerek bu zenginliği kazandırabiliriz, halkımıza. Ve bizden sonraki nesiller de bu ülke sporu dediğimizde, o yavaş ve güç koşullardaki dönüşümü bu müzeyi turlarken net bir şekilde görebilirler.
Örnekleri birçok yerde var ve çok uzağımızda değil. Daha her alanda bu müzelerin çoğaltılması gerekir ama burada konumuz spor olduğu için bununla sınırlı tutuyorum. Ve bir sabah uyandığımda, memleketimde, böylesine bir müzenin bulunduğunun gururunu da içimde hissetmek istiyorum.
Mete Adanır
Basketbolun geleceği nasıl şekillenecek?
Basketbol Federasyonu Yönetim Kurulu spor branşlarını kapatma eğilimindeki üniversitelerle görüşmelerini sürdürüyor. Yıllardır salon sporlarının lokomotifi olan üniversite spor takımlarının, içinden geçmekte olduğumuz pandemi sürecinde kapanma kararları alması sonrasında, salon sporlarının geleceği de sıkıntılara gebe bir senaryo çizebilir.
İşte bu kötü senaryoyu öngören Basketbol Federasyonu, çalışmalarına başladı ve konu ile ilgili üniversiteleri ziyaret etmeye başladı.
Yurtdışında çok önemli başarılara imza atan Yakın Doğu Üniversitesi (YDÜ)’nin faaliyetlerini durduracağını açıklamasının ardından, YDÜ’ye bir mektup gönderen federasyon, “Başta YDÜ olmak üzere, basketbol takımlarının kapatma düşüncesi, bu takımların bünyesinde bulunan birçok sporcuyu ve aileyi olumsuz etkileyeceği gibi, diğer takımlar üzerinde bir domino etkisi yaratabileceği inancındayız” dedi.
Federasyon ile görüşen üniversiteler, nihai kararlarını vermek için Ekim ayını bekleyecekler, basketbolun geleceğinin nasıl şekilleneceğini görmek için Ekim’i bekleyeceğiz. Ancak şunu da söylemeliyiz ki, Orhun Mevlit ve ekibini zor bir süreç bekliyor.