“Büyüklenme Padişahım” demişler…

Eren Şişik

Futbol oynamak için her şeyin güzel olduğu bir günde Lapta ile Çetinkaya takımı karşı karşıya geldi. Bir tarafta ligde galibiyeti olmayan ve herkesin “banko 3 puan” gözüyle baktığı Lapta, bir tarafta da yönetim çıkmazından bir şekilde kurtulan ve toparlanma belirtileri gösteren Çetinkaya takımı vardı.

Herkes bu karşılaşmaya “mutlak Çetinkaya kazanır” gözüyle bakıyordu belli ki. İşte esas sorun da burada. Herkesin düşündüğünü Çetinkaya futbolcuları da maç boyunca düşünmüş ve “Nasıl olsa kazanırız” mantalitesiyle maça başlamış.

Öncelikli olarak kazanan takımdan başlamak gerek. Ev sahibi ekip moral motivasyon olarak çökmüş durumda gözükse de hiç de öyle olmadıklarını ve maça iyi hazırlandıklarını gösterdiler. Maç boyunca hem ofansif hem de defansif anlamda gereken her şeyi sahada yaptılar. Özellikle Çetinkaya’nın zayıf karnı olarak gördüğüm savunma hattını sürekli zorladılar ve bu sayede de birçok gol pozisyonu buldular.

Maç öncesi kadroları elime aldığımda bir de baktım daha önceden bildiğimiz oyuncu sayısı “5”. Diğer oyuncular kimdi, ne yaparlardı muamma. İşte kilidi çözen de o A2 takımından alınan ve kariyerlerinde ilk kez Süper Lig maçına çıkan “6” genç yıldız adayıydı.

Özellikle sol kanatta bir Selçuk Soyer izledik ki, ileride adından daha da söz ettireceğinin sinyalini verdi. Öyle ki ilk yarıda Çetinkaya’nın kaptanı Tunç’u zorladı. Çetinkaya teknik patronu bu oyuncuyu oyundan aldı oraya Çağakan’ı çekti. Ama ne fayda. Hemen hemen aldığı tüm toplarda rakiplerini çalımladı ve tehlike yarattı.
Selçuk’a ilerideki Rumen ve Borisov Vandev de yardımcı olunca istediği ofansif varyasyonları yapan bir Lapta ortaya çıktı. Ofans işini yaptı. Peki ya savunma? Onlar da gerekli her şeyi sahada gösterdiler. Pozisyon da verdiler elbet ama kritik müdahalelerle, doğru seçimlerle Çetinkaya’nın önüne etten duvar ördüler.
Çetinkaya için ise bu maçta iyi şeyler söyleyemeyeceğim. Zaten maçın başında futbolculardaki “nasıl olsa kazanırız” havası bu maçta kendileri açısından ters bir şeyler olacağının göstergesiydi. Öyle de oldu. Buldukları pozisyonları cömertçe harcadılar ve Lapta’nın istediği gibi oynadılar. Lapta da kontra ataktan bir gol bulunca, “Eyvah ne oluyoruz” havasına büründüler.

Hüseyin Veli elindeki malzemeden en iyisini çıkardı. Ancak Çetinkaya savunması özellikle karşıdan gelen pozisyonlarda ciddi alarm veriyor. Gökhan’ın ağır, Doğukan’ın tecrübesiz olması Çetinkaya savunmasının zayıf karnı. Buna bir de Tunç ve Çağakan’ın gününde olmayışı eklenince gerisini siz düşünün.

Ancak sorun sadece savunmada değildi elbet. Ön liberoda oynayan Faye’nin sürekli savunmanın içine girmesi. Erdinç ve Tarkan’ın ataklara çok çıkmaması, orta alanda Sercan’nın çok yalnız kalmasına sebep oldu. Pozisyon bulacağınız anlarda 3 kişiyle (Sercan, Sherman, Küsbeci) hücum ederseniz, defansif oynayan takımlara gol bulmanız imkansızdır. Çetinkaya’nın en azından bu tür rakiplere karşı daha kalabalık hücumlar yapması gerek.

Bir de Hüseyin Küsbeci’nin gördüğü kırmızı kart var. Zaten maçta hiçbir şey yapmıyorsun. Dönüp bir de takımın en çok atak yapacağı dakikalarda gereksiz bir kırmızı kart görüyorsun. Eminim Hüseyin Hoca’da burada benim gibi düşünüyordur.

Maçın hakemi Serdar Bilgimer zaman zaman bazı pozisyonlarda gereksiz fauller çaldı. Maçta sarı kartlarını doğru kullandı diye düşünüyorum. Çok müthiş bir maç yönetmedi ama maçın sonucuna da etki etmedi.