Düdük

Deniz Kalıbcıoğlu

Bütün sezon maçlar oynanıyor, mücadeleler veriliyor, ama playoff öncesi iş dönüp dolaşıp oynanacak tek bir maça bakıyor. 7 takımlı ligde playoff’a kalacak 4 takım belli oldu diyebiliriz. Böylece bu takımlar kendi aralarında oynadıkları maçlarda galibiyet üstünlüğünü, o da olmazsa genel averaj üstünlüğünü yakalamaya çalışıyorlar. Bu üstünlük onlara playoff eşleşmelerinde saha avantajı sağlayacak. Koopspor ve LAÜ arasında oynanan ilk karşılaşma 20 sayı fark ile LAÜ lehine sonuçlanmıştı. Koopspor tabii ki rakibini mağlup ederken, avantajı ele geçirmek adına 20 sayı üzerinde fark yaratmak zorundaydı.

 

  • Maça çıkan iki takımın da net hedefleri vardı, Koopspor’un 20+ sayı fark atması, LAÜ’nün ise 20+ sayı fark yememesi.
  • LAÜ’nün maçın başındaki taktiği Koopspor oyun kurucusu Timur’u Doğukan ile tam sahada pres ile savunarak Koopspor’un rahat oyun kurmasını engellemek oldu. Genç oyun kurucu ise top saklama yeteneğini ön plana çıkararak bu dönemi çok da ciddi bir sıkıntı yaşamadan geçmiş oldu.
  • Koopspor’da ise koç Emrah Güven rakibinin uzun eksiğini göz önüne alarak maça Dominique ve Alpay ile 2 uzunla başladı. Alpay’ın erken aldığı 2 faul ile kenara gelmesiyle, Andım kendisine süre bulma şansı elde etti. Maç boyunca da süresini çok verimli kullandı. Daha önceki yazılarımda da bahsetmiştim, kendisini izlemek bana çok zevk veriyor. Eksiklerini çok iyi bildiğinden, yaptığı olumlu işlere yoğunlaşıyor, böylelikle koçun istediklerini sahaya yansıtmayı başarıp, yüksek verimli bir oyun ortaya koyabiliyor. Maça çok konsantre ve arkadaşlarını da bu şekilde yönlendirebiliyor.
  • Maçın başlarında yaşadığı 12 pota altı pozisyonunda sinirlenen Dominique, bu dakikadan sonra üçlük çizgisi dışından top almaya başlayıp, bire bir oynamaya çalıştı. Kendisi bizim ligimizde pivot pozisyonunda oynarken, dribling yeteneğinin ve uzun mesafe şut tehdidinin olduğunu da göstermek istercesine başarılı şutlar bulmayı başardı. Bu noktada ona açık alan bırakan LAÜ pivotu Rajko’ya da şuç bulmamak lazım aslında. Yapabileceği 2 şey vardı. Ya rakibi yakın savunmak, ki bu noktada onu boyalı alandan çıkaran Dominique hızını kullanıp penetreden sayı bulacak, ya da geriden alıp şuta izin vermek. Şuta izin veren Rajko, Dominique’in isabetli oyunu karşısında çaresiz kaldı. Bu dönemde iki de üçlük isabeti bulan Dominique, bana biraz Milwakuee Bucks forması giyen pivot Brook Lopez’i ve onun üçlük isabetlerini hatırlattı.
  • Buna karşın hücumda boyalı alan içine yüklenen LAÜ, Doğukan’ın beslemesi ile Rajko üzerinden boyalı alanda kolay sayılar bulmayı başardı. Fakat aynı dönemde full saha baskıya geçtiklerinde yorgunluk belirtisi göstermeye başladılar. Oyun kurmakta ve sayı bulmakta zorlanan bir LAÜ izlemeye başladık akabinde. Bunun en büyük sebebi pick and roll denemelerinde yakaladıkları avantajları, yani mismatch’ları, kullanamamaları. Yani pick and roll sonrasında oyun kurucu karşısında pivotu bulduğunda ne penetre ederek onu ekarte edebildi, ne de uzuna pası indirip onu kısa oyuncu ile postup (sırt sırta) oynama şansı sağlayabildi. Bu da hücumların tıkanmasına ve 24 saniye içerisinde doğru şutu bulamamalarını neden oldu.
  • LAÜ’de Berk’in bu maç hiç oyuna giremediğini gözlemledik. Maçın içerisinde aklımda kalan tek hareketi Dominique’e vurduğu inanılmaz blok oldu. Normalde ciddi verimlilik rakamlarına ulaşan bir oyuncu olarak, bu maçta 1 verimlilik ile gerçekten kendi standartına göre felaket bir maç çıkardı.
  • Bu noktada 2. periyodun sonuna doğru 3 pota altı oyuncusunu oyuna sokan LAÜ, boyalı alanda etkili bir hücum ortaya koymaya çalıştı fakat savunmaya geri dönüşlerde iyice yavaşlayan ekibe karşı Koopspor hızlı geçiş hücumları ile kolay sayılar bulmayı başardı.
  • Maçın 3. çeyreğinden itibaren izlediklerimiz komik bir hal almaya başladı. Çok gereksiz, inanılmaz gereksiz teknik fauller ve sportmenlik dışı fauller havada uçtu. Ne oyuncuların konsantrasyonu kaldı, ne de izleyenlerin. Hakemlerin elindeki düdüğü bir tehdit unsuru olarak oyuncu ve teknik yönetimin üstüne kullanması, benim saha dışında izlerken inanılmaz irrite olduğum bir durum. Her zaman aynı şeyi söyledim, hakemin görevi maç içerisindeki oyuncunun adrenalini düşürmek olmalı, onu daha da sinirlendirip oyundan atmak için fırsat kollamak değil. Oyuncu itiraz da edecek, kendi kendine söylenip sinirlenecek de. Bunlar işin doğası, insanın doğası hatta. Maçın ilk yarısında Kemal Taşçı’ya çalınan saçma bir sportmenlik dışı sonrası, hem Mustafa Rıfkı’ya çalınan sportmenlik dışı faul, hem Dennis Ballantine’a ve koç Orhun Mevlit’e çalınan teknik fauller, akabinde Rajko’nun oyundan atılması LAÜ’yü iyice dağıttı. Özellikle Rajko’nun bir hakem tarafından diskalifiye edildikten sonra bir başka hakem tarafından teknik faulle cezalandırması, ortaya çok trajikomik bir durum çıkardı. Anladığım hakem o teknik faulü çalmaya o kadar istekli ve hevesliydi ki, diskalifiye olayını gözden kaçırdı.
  • Bu noktada federasyon sanırım bu durumu bir gözden geçirmeli. Aksi takdirde playoff döneminde maçların hem daha stresli hem de daha fazla taraftar önünde oynanacağı durumlarda ortalık panayır yerine dönebilir ve ciddi sıkıntılar yaşanabilir, benden söylemesi. Orhun hoca ve LAÜ’yü geçtim hadi, kazanan Koopspor’un bile yönetimden memnun kaldığını düşünmüyorum. Sanki hakemlerin her maç bir teknik faul, sportmenlik dışı faul, top taşıma ve 3 saniye kuralına dair kotaları var ve maç içerisinde mutlaka bunları doldurmaları gerekiyormuş gibi bir hava seziyorum.
  • Son periyotta farkı istediği noktaya getiren Koopspor, oyun dışı kalan Rajko sonrası uzun rotasyonunun zayıflığından dolayı sıkıntı yaşadı. Bu noktada çok akıllı hareket eden koç Emrah Güven, faul problemi olmasına rağmen Alpay’ı ve Dominique’i oyuna aldı ve böylece elde ettiği farkı korumayı başardı.
  • Periyodun sonuna doğru farkı 20 sayı altına indirmeye çalışan LAÜ’de Dennis Ballantine adeta alev alarak arka arkaya 3 üçlük isabeti bularak umut kıvılcımını yakmaya çalışsa da, başarılı olamadı.
  • Böylece maçı 24 sayı farkla 9874 kazanan Koopspor, avantajı elde etmeyi başardı.