Her zaman ilk 11’de forma giyen altı futbolcusu sakatlık veya cezalı olmaları nedeniyle ilk 11’de forma giyemeyen Doğan’da sadece sakat olan Emin son otuz dakika forma giydi, o da mecburiyetten. Çünkü, takımın yarısı oynamayan, üstelik henüz 27. dakikada attığı gol ofsayt gerekçesi ile iptal edildiği için hakeme bir şeyler söyleyen Vilmar’ın kırmızı kartla oyun dışı kalması ile sahada bir eksik kalan Doğan’da, takım halinde de kötü oyun devam edince, kenar yönetim risk alarak 2. yarı Emin’i oyuna aldı, bana göre de çok iyi yaptı, maçı çevirdi.
Doğan’ın eksik kadrosuna, Kenan’ın da kötü futbolu eklenip, Gençlik Gücü bir de penaltıdan öne geçince; “Hah dedik, on kişi kalan Doğan bu futbolu ile ikinci yarıda da golü yer, üç puanı altın tepside G.G.’ye sunar”
İkinci Yarıda biraz kıpırdayan, Emin’in girmesi ve Kenan’ın koşmaya başlaması ile pozisyonlar bulan Doğan, Kenan’ın beraberlik golü sonrası iyice coştu. Sanki 10 kişi oynayan onlar değil de Gençlik Gücü imiş gibi tek kale maç yapmaya başladılar. Savunmanın da kazanılan topları onlarla buluşturması ile G.G. kalesinde tehlikeler yarattılar, Emin bunlardan birini ağlara gönderince, öne de geçerek üç puanı alan taraf oldular.
Hani, ilk yarıda bu denli kötü oynayan ve soyunma odasına bir eksik ve geride giren bir takımın, ikinci yarıda iki gol bularak sahadan yengi ile ayrılacağı üzerine biri iddiaya girer misin? dese, “saçmalama” derdim. Ama sahada fazla koşmasa da, penaltıyı kaçırmasına rağmen, futbol kalitesi ile bir gol atan, diğerine de katkı koyan Kenan yine takımını kurtaran isimlerin başında geldi.
Gençlik Gücü, altı futbolcusu eksik, üstelik sahada da bir eksik oynayan rakibini yenememişse, Play Out oynamayı hak etmiş demektir. Kenan’ın karşısına, 18 yaşında, henüz fizik ve deneyim olarak hazır olmayan Cengiz’i koyan kenar yönetimi anlamakta zorluk çektim. Kenan’ı, Cengiz’in yerine giren Necati bile kontrol edemezken, bu çocuğu oynatmak, O’nun geleceği ile oynamak demektir.
Gençlik Gücü, Remzi gibi gerçekten iyi bir kaleciye sahip; Mutlak golleri kurtararak farkı önledi. Savunmada iyi kapanıyorlar, orta sahası pas yapıyor ama bu paslar takım arkadaşlarına gitmiyor. Doğan savunmasını aşamadılar. İlk yarıda bir kez ceza alanı içinde Arif’le pozisyon bularak penaltı kazandılar, Arif gole çevirdi bu pozisyonu ama ben olsam vermezdim. Rakibi kendisini çekmesine rağmen Arif süsleyerek kendisini öyle bir yere attı ki, hiç inandırıcı olmadı.
Doğan’dan tanıdığınız Kaan Borova, G.G.’de 87’de girdi, 90’da attığı gol ofsayt gerekçesiyle verilmeyince, sinirden hakemin üzerine yürüdü ve kırmızı kartla oyun dışı kaldı. Aynen Doğan’da, 27’de attığı gol ofsayt gerekçesi ile sayılmayan Vilmar gibi. O da hakeme bir şeyler söyleyip takımını 68 dakika bir eksik oynamasına neden oldu.
Doğan’dan Vilmar’ın 27’de attığı gol ofsayt gerekçesi ile sayılmayınca, tepkisi kırmızı karta dönüştü. 31’de Arif DTB ceza alanında kendini öyle bir yere attı ki, bizi güldürdü ama penaltıyı kazandı. 90’da Vilmar’ın başına gelen bu kez G.G.’den Kaan’ın başına geldi, gol geçerli sayılmayınca, O’da tepki sonucu kırımızı kart gördü. Ve oyunda sadece üç dakika kalarak herhalde rekor kırdı. Biz pozisyonlara uzak olduğumuz için iki ofsayt golünün iptali hakkında yorum yapamıyoruz tabi. Keşke bizde de VAR olsaydı.