Mağusa Türk Gücü için galibiyet en iyi alternatifti. Diğer tarafta ise ev sahibi takımın dört puanlık avantajı vardı.
Kısacası Cihangir’e kaybetmemek yetiyordu. Mağusa Türk Gücü’nün kazanması ligi farklı bir boyuta getirip, psikolojik bir baskı da yaratacaktı.
Cihangir alışılmış, denenmiş ve başarılı olmuş ön alan baskısını yaparak oyuna başladı.
Önde Babacar bastı, bu baskıya Meye, Muhittin, Hakan destek verdi. Bu düşünce rakibi neredeyse oyunun son bölümüne kadar hataya zorladı, pozisyon üretmesini engelledi.
Mağusa Türk Gücü’ne dış şut ve duran top gibi sınırlı imkanlar sundu.
Bence Mağusa Türk Gücü daha farklı bir oyun tarzı denemesi gerekiyordu.
Merkezde Berhan, Sercan ve Hakan Karacaoğlu ciddi bir baskı ve kalaballık yaratmıştı. Bu futbolcular baskı sonucunda kazanılan top sonrası tek oynadı, veya çizgiye kaçıp top aldılar. Hakan Karacaoğlu her seferinde sağ tarafa kaçarak Çağrı Kıral ile etkili oldu.
Aynı anlayışı Mağusa Türk Gücü de sahaya yansıtmalıydı. Kazanılan toplar ısrarla merkeze Erhun veya Mehmet Gürlü’ye atıldı. Erhun kesinlikle baskıdan kurtulmak için kenarda top almalıydı.
Mağusa Türk Gücü İlk yarının belli bölümlerinde merkezde doğru baskı yapıp top kaptı. En doğru adres olan Dinopeter’e attı. Buraya kadar sıkıntı olmadı. Ama Dinopeter’e destek gitmedi. Doğal olarak da top rakibe teslim edildi.
Toygar hoca ikinci yarıya savunmasını bir kademe daha geriye alarak başladı. Bu da Mağusa Türk Gücü’nün ileriye gelmesini sağladı. Bu hamle hiç kuşkusuz takımına, daha doğrusu takım savunmasına duyduğu güvenden kaynaklanmaktaydı. Babacar’ın sakatlanıp oyundan çıkmasına kadar tüm planlar tutmuştu aslında. Babacar oyundan çıktıktan sonra herşey alt üst oldu.
İleriye atılan her top aynı şiddette geriye döndü.
Cihangir akıl almaz bir panik ile oynamaya başladı. Ali Oraloğlu üst üstte hamleler yapıp galibiyet kovalamaya başladı. Cihangir ise aldığı her topu pas seçeneği varken ileriye vurdu. Bu alışılmış bir durum değildi. Bu oyun şekli gole adeta davetiye çıkarttı.
Gol gecikmedi. Buna bir de Sercan Demirman’ın sakatlığı eklendi. Bu dakikadan sonra Cihangir tamamen dağıldı. Tüm etkisini kaybetti.
Ali Oraloğlu’nun kazanma ısrarı ve oyuna dokunuşu bu maçtan sonra lige farklı bir seyir kazandırdı.
NOT: Tüm bu yazdıklarımı görebildiğim kadarıyle yapıyorum. Bu maç bizim ne kadar hazır olduğumuzu açık bir şekilde bir kez daha ortaya koydu. Bu maçta spor yazarları işini yapmakta ne kadar zorlandı bilemezsiniz. Ben, birçok farklı ülkede maç izleme fırsatı buldum. Ama bunların hiç birinde basın tribününde ne polis, ne de hiç alakası olmayan kişileri gördüm. “Maçı göremiyoruz” diye uyardığımız zaman ise, “Biz görevimizi yapıyoruz” cevabını aldık. Doğru, spor yazarının basın tribününde ne işi olabilir ki? Umarım bizde “AVRUPALI” olma yolunda gelişir, uyum sağlarız.