Güreş Tarihi-6

Serkan Soyalan

Güreş tarihi ile ilgili araştırmalarımıza devam ederken, geleneksel Türk güreşlerine de değinelim.

Başlık başlık yazacak olursak, geleneksel Türk güreşlerini şu başlıklarla belirtebiliriz:

-Aba Güreşi

-Şalvar Güreşi

-Karakucak Güreşi

-Pırpıt Güreşi

***

Cevdet Avcuoğulları, Aba Güreşi’nin Türkiye’de Gaziantep ve Hatay yörelerinde yapılan mahalli bir güreş çeşidi olduğunu vurguluyor. (“Türkiye Güreş Ligine Katılan Kulüplerin Çalışma Şartları ve Sporcu Kaynakları”, İstanbul Güreş İhtisas Kulübü Koruma Vakfı Yayınları, 1993)

“Güreşçiler üstlerine ‘Aba’ adı verilen koyun yününden ve keçi kılından el tezgahlarında dokunan, kolsuz, omuz ve sırtları dayanıklı olması için deri ilave edilen, boyu güreşçinin dizlerine kadar gelen bir giysi ile güreş yapılır.”

Şalvar Güreşi’nde de güreşçiler geniş şalvar giyip, belden yukarısı çıplak olarak güreşirler.

Türk güreş stillerinden karşılaşma ve rakibini tuşla yenme esasına dayanan güreş tarzına da Karakucak Güreşi denir. Çayırda yapılır ve ayağa kalın bezden yapılmış pırpıt denilen giysi giyilir.

Avcuoğulları bu güreş tarzı ile ilgili de şunları yazar:

“Karakucak güreşlerinde oyunların sonuçlarını önceden kestirebilen ve güreşçilerin özelliklerini, en çok yaptıkları oyunları ve daha evvel almış oldukları başarıları bilen, görgülü dua okumakta becerikli Meydancı bulunur. Meydancı, güreşçileri sıraya dizer, üst boyda güreşecek olanları ayırır, tanımlarını yapar kısaca güreşin sevk ve idaresini yapar.

Karakucak güreşlerinde ‘çırpınma-perdaht’ davulun ve zurnanın sesine uyarak ritmik hareketlerdir. Güreşçiler bu hareketlerle ısınırlar ve güreşe hazırlanırlar.”

***

Yağlı güreşin tarihi de çok eskilere dayanır.

Antik Yunan’da bulunan Gymnasium’larda halka açık yarışmalara katılan atletler hünerlerini sergiliyorlardı. Bu yer aynı zamanda sosyalleşme ve entelektüel uğraşılar için de kullanılırdı. Kelime, Yunanca "çıplak" anlamına gelen “gymnos” sözcüğünden türetilmiştir.

Yunan güreşi de o dönemin en önemli spor ve sosyalleşme alanıydı. Başka bir yazımızda Yunan güreşine detaylıca yer veririz ama Yunan güreşçi palaestrayanın Gymnasium’a gelirken neler taşıdığına bakalım.

Yunan güreşçi palaestraya üç eşya taşırdı: bir yağ matarası, bir kazıyıcı ve bir sünger. Yağ matarası (aryballos), güreşçinin günlük zeytinyağı ihtiyacını karşılayan, geniş dudaklı ve dar ağızlı seramik bir kaptı. Bu kaplar çeşitli şekillerde olurdu. Bazıları kuşlara, hayvanlara ya da baş, ayak veya penis gibi insan vücudu parçalarına benzeyecek şekilde biçimlendirilmiştir. Çoğunluğu ise basitçe tabanı olmayan kürelerdi.

Kazıyıcı (strigil ya da stlengis) içbükey bıçağı olan bir alettir. Bronz, gümüş, cam ya da demirden yapılırdı. Bir sporcunun vücudunda biriken zeytinyağı ve teri (gloios) kazımak için kullanılırdı.

***

Yazımızı noktalamadan diğer geleneksel güreşlerden birine de bir paragraf açalım.

“Japon Güreşi” dikkat çeken geleneksel güreşlere örnek verilebilir.

"Sumo” olarak da bilinen Japon güreşi, 4-5 metre çapında bir ring üzerine yapılır. Bedenin ayaklardan başka bir kısmı yere değer veya güreşçi ringin dışına düşerse yenik sayılır. Bu nedenle şişman olmak avantajdır. Tarihte ilk Japon güreşi m.ö. 22’de yapıldı.