Güreş tekkeleri ile ilgili detayları paylaşmaya bugün de devam edelim, araştırmacı- yazar Ali Kanas, Osmanlı’da ilk güreş tekkelerinin ne zaman açıldığı ile ilgili kaleme aldığı “Güreş Tekkeleri” isimli makalesinde, şunları yazar:
“Osmanlı’da ilk güreşçi tekkesinin ne zaman açıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte Orhan Gazi zamanında (1326-1360) açıldığı zannedilmektedir. Bursa alındıktan sonra Bursa’da iki spor tekkesi açıldı. Bunlardan birisi Bursa Güreşçiler Tekkesidir ki, kale içinde Bey sarayı yakınında bulunuyordu. Diğer tekke atıcılar tekkesidir ki, bu da, Ok Meydanı olan ve hala çağımızda Atıcılar ismiyle anılan yerdedir.
Osmanlı döneminde yapılan güreş tekkelerinden ikincisi, Edirne Güreşçiler Tekkesi’dir ki I. Murat zamanında yaptırılmıştır. Tekkenin ilk Şeyhi Şeyh Cemalettin Efendi’dir. Evliya Çelebi, Edirne gezisinde “Küşte-gîrân (Güreşçiler Tekkesi), Seyyid Cemaleddin âsitanesi” diye başlayıp detaylı bilgiler aktarmaktadır. ‘Gazi Hüdavendigar İslam askerlerini canlansın ve renklensin için bu tekkeyi gürbüz, genç, güçlü kuvveti, yiğit ve korkusuz kahramanlar için yaptırmıştır. Ama gerçekten de İslam askerlerine revnak vermiştir… Burada Rumeli gençleri haftada bir kere Cuma günü (70-80) çift olup yağlanarak başarılı olmuş ataları gibi, Zaloğlu Rüstem’e benzeyen kuvvetli cesur gençler birbirleriyle el sıkışıp şeyhin elini öptükten ve baş başa verip Hazret-i Muhammed için dua edildikten sonra bu dost meydanında güreşe başladıkları zaman seyredenlerin gerçekten şaşırıp soluğu kesilir başı döner. Allah için pirleri olan Mahmud Pir Yar-i Veli’nin ruhları sevinir ve islam’ın bahadırlarını imrendirirler.’ diye anlatmaktadır. Devamında 200 pehlivanın yatılı olduğu ve 360 tür teknik kullandıklarını, tekkenin çok bakımlı ve güzel bahçesinin, çok odalarının olduğu vb. bilgiler aktarmaktadır. Tekke’nin yeri Evliya çelebinin bildirdiğine göre, Ali Paşa Çarşısı yakınında Balık Pazarı Kapısı’nın iç yüzündedir.
Üçüncü güreş tekkesi Manisa Güreşçiler Tekkesi’dir ki II. Murat zamanında yapılmıştır. Bu tekkenin yeri Yirmiiki Sultanlar Türbesi’nin güneyindeki ‘Kurşunlu Türbe’ yakınında idi. Evliya Çelebi 1671 yılı Manisa seyahatinde bu tekkenin sadece kalesini anlatırken ‘Kuzey tarafından aşağı şehre açılan demir kapının iç yüzündeki kemere Pehlivan Şuca’nın yayı asılıdır’ demekle yetinmiştir.
Dördüncü tekke, İstanbul’da Fatih Sultan Mehmet Han’ın Feth-i Mübin’den sonra İstanbul’da yaptırdığı ikinci kurum olan Pehlivan Şüca Tekkesi’dir. Bu tekke de Evliya Çelebi’nin bildirdiğine göre, Küçük Pazar yakınında, Unkapanı Yolu üzerinde, Servi Fırını karşısındadır. Evliya’nın belirttiği adres malumatından sonra Şuca tekkesinin bulunduğu semtin defalarca yanmasından dolayı, adresinin de üç defa değiştiğini görüyoruz. Ne kadar dervişinin olduğu bilinmemekle birlikte, fiziki kapasitesinin Edirne’deki pehlivan tekkesinden büyük olduğu biliniyor. Ayrıca II. Mahmut’un İstanbul saray başpehlivanlığına çağırdığı Bursa’nın Demirci köyünden Softaoğlu Mehmet Pehlivan’ın 1811 tarihinde bir ay süreyle Şuca tekkesinde kaldığı anlaşılmaktadır
Beşinci güreş tekkesi yine İstanbul’da Pehlivan Demir Güreşçiler Tekkesidir. Zeyrek Yokuşu ayağında Şebsafâ Kadın Camii civarındaki adreste bulunduğu bilinen bu kurum, Osmanlının en büyük pehlivan tekkesidir. Evliya Çelebi bu tekkede, 300 güreşçi olduğunu ve bunların tamamının güçlü, kuvvetli yapıda olduklarını anlatır. Bu güreşçiler tekkelerde yaşar, antrenman yapar, gerektiğinde gösteriye çıkarlardı. Evliya Pehlivan Demir Tekkesi’ne adını veren veya verilen kişinin gerçek adının da Hasan Baba (Baba Hasan) ve târık-ı Bektâşîye öncülerinden olduğunu bildirmekte ve olağan üstü meziyetler yüklemektedir. Kendi döneminde tekkenin şeyhinin adının Pehlivan Ali (Derviş Ali/ Şeyh Ali) olduğunu yazmıştır.”
***
Atıf Kahraman, Bursa, Edirne, İstanbul’da iki (Şüca ve Demir) ve Manisa olmak üzere beş tekkenin faaliyetini somutlaştırabiliyordu. Buna benzer Pehlivan tekkelerinin Mekke’den Ankara’ya, Belgrad’dan Diyarbakır’a uzanan geniş bir alanda yüzlercesinin kurulup yaygınlaştığını bildiren yerli aktarımlara da sık rastlanmaktadır.
***
Spor tarihçisi Kiril Petkov Bulgaristan’ın şampiyon güreşçilerinin antropolojisini anlatan kitabında, Hezargrad (Razgrad) Kemaller kazasının Mumcular (Seveştari) Köyü’ndeki Pehlivan Demir Hasan Baba (Aziz İliya/İlin Den) Tekkesi’nden yoğunlaşmaktadır. Burası için “Spor Akademisi” deyip, şu bilgileri aktarmaktadır: “Bu tekkelerde güreş ve diğer çağın sporlarını yapmak Tanrıya ibadet atfedilirdi. Bu durum, Anadolu ve Balkanlarda sporun gelişmesini sağladı”.
***
Alman Hans Peter Laqueur, “ Razgrad ve Şumnu’daki tekkelerin ziyaret edilen inanç mekânları olmalarının ötesinde cihan şampiyonları çıkardığını; bunların başında Pehlivan Hasan (Demir) Baba Tekkesi’nin geldiğini; Koca Yusuf, Küçük Yusuf, Filiz Nurullah, Koç Ali, Koç Mehmet, Kara Osman, Kara Ahmet, Kurtdereli Mehmet, Madaralı Ahmed, Karalarlı Abdurrahman, Razgradlı Mestan, Molla İbrahim vb. pehlivanların buradan yetiştiğini, Deliorman’da yetişen ünlü güreşçilerin Türkmen olmasından ve belki de Heteredoks düşüncelerinden dolayı saray pehlivanlığına alınmadıklarını, hatta “huzur güreşleri”ne dahi çağrılmadıklarını” izah etmektedir.
Osmanlı’nın son dönemlerinde (1890-1923) Razgrad’daki Pehlivan Demir Hasan Baba tekkesine bağlı cihan şampiyonları ve başpehlivanların çıktıklarını bilmekteyiz. Bunun dışında eskisi kadar aktif olmasa da, Edirne Şeyh Cemalettin Güreşçiler tekkesinin Ağustos 1899 ve Kosova İpek (Peç) kasabasındaki Güreş tekkesinin de 01Haziran 1907 tarihlerinde hala faaliyette oldukları arşiv belgelerinden anlaşılmaktadır.
SERİNİN DİĞER YAZILARI