Kimler geldi, kimler geçti

Serkan Soyalan

Kıbrıs yayınladı, dünden bugüne Kıbrıs Türk futbolunu, yıl yıl, sezon sezon…

            O sayfalar arasında gezinirken, dalıp gittim maziye. Kimler kimler gelip, geçmedi ki sahalardan. Belleklerde ne anılar, ne hikayeler birikmiş. Kitaplar yazılsa, belgeseller yapılsa az kalır, hep biraz eksik kalır. Defderalı’lar, Cipsi’ler, Sevim’leri, Galliha’lar, Karayel’ler, Özer’ler, Piro’lar, Amcaoğlu’lar, Erbay’lar, Taner’ler, Necati’ler, Paşa’lar, Kasnak’lar ve daha kimler kimler…

            1955-1956 Sezonu ile başlayan ve bazı sezonların toplumlararası çatışmaların alevlenmesi ile oynanmadığı futbolumuzda, geçen 65 yıllık sezonda en fazla şampiyonluğu geçtiğimiz sezon tarihinde ilk kez küme düşen Çetinkaya aldı.

            Kupayı 14 kez müzesine götüren sarı- kırmızılıların ardından, Mağusa Türk Gücü 10 kez şampiyonluğa ulaşan takım oldu. Gönyeli ve Yenicami 9’ar kez ligi zirvede bitirirken, ilk iki sezonun (1955-1956, 1956-1957) şampiyonu Doğan Türk Birliği ise bu sevince 7 kez ortak oldu. Baf Ülkü Yurdu ile Küçük Kaymaklı 4 kez mutlu sona ulaşırken, Akıncılar ve Binatlı da birer kez şampiyonluk sevincini yaşadı.

            Şimdi artık gözler yeni sezonun ne zaman ve nasıl başlayacağında. Bu heyecanın alevi her geçen gün daha da hararet yükseltirken, bu kadar özlenen futbolun, seyir zevkinin de bu sezon adına başka olacağını düşünüyorum.


Menekşeli: Gençlere daha çok önem verilmeli

Hüseyin Özbarışcı’nın bu sayfalardan devam ettirdiği (Bence gençlerin sesini duyurmak açısından çok faydalı ve verimli olan) “Geleceğin Kramponları” yazı dizisinde geçtiğimiz hafta Mormenekşe’nin genç yıldızı Ertan Menekşeli konuk oldu.

            Büyüklerine, kulüp yöneticilerine seslendi Menekşeli ve “Her takımın genç futbolculara daha çok önem vermesi ve daha çok şans vermesi için kurala gerek duymamasının, önceliğin her zaman gençlere verilmesi lazım” dedi ve ekledi: “Bence en büyük sorun, birkaç büyük kulüp hariç, ülke genelinde çoğu kulüpte fıtbolculara ilginin daha az olması. (….) Aynı zamanda altyapı ve profesyonelleşme gibi sorunlar da ülkemizin en önemli sorunlarıdır”.

            İşte bir gencin duygularıydı bu satırlardaki. Menekşeli’nin 20 yaşında olduğunu da vurgularsak, bugün dünyanın birçok vizyon liginde 20 yaş altında kaç futbolcunun forma giydiğini ve takımlarını sırtladıklarını düşündüğümüzde, ülkemizde ne konumda olduğumuzu bir kez daha görüyoruz.

            Messi Barca formasını ilk kez 16 yaşından 145 gün aldığında giymişti.

            Cristiano Ronaldo da 18 yaşındayken Sporting Lisbon’da tüm dikkatleri üzerine çekmiş, sonrasında da Manu’nun yolunu tutmuştu.

            Pablo Moreno 17 yaşında Juventus formasını başarıyla terletirken, Elliott da Liverpool’da fırtınalar estiriyor.

            Barca’nın 17’lik Fati’sini ya da Real’in Rodrygo’sunu saymıyorum bile.


2 rekor…

            Altın çocuk Lionel Messi, Barcelona formasıyla Şampiyonlar Ligi’nde Ferencvaros’a gol atarak Şampiyonlar Ligi’nde 116’ncı golünü kaydetti ve üst üste 16 sezon gol sevinci yaşayan ilk futbolcu oldu.

            Messi ayrıca, Galli eski yıldız futbolcu Ryan Giggs’in 16 Şampiyonlar Ligi sezonunda gol atma rekoruna da ortak oldu.

            Bu rekorlar Messi’nin başarı rekorları.

            Bir de başarısızlık rekoru var.

            2014 yılından beri İtalyan devi İnter kadrosunda bulunan 37 yaşındaki kaleci Tomasson Berni, hiç forma giymediği bu 6 sezonda, ikinci kırmızı kartını gördü.

            İnter’in 3’üncü kalecisi pozisyonundaki Berni, İnter’in Parma deplasmanında 2-1 kazandığı mücadelesinde yedek kulübesindeyken itirazlarından ve hareketlerinden dolayı kırmızı kartla cezalandırıldı.

            Serie A kariyeri boyunca yalnızca 9 maça çıkan Berni, geçmişte Lazio, Torino, Sampdoria ve Braga gibi takımların kadrolarında da bulunmuştu.


“Kendimi geliştirmek için okuyorum”

Fenerbahçe’nin genç file bekçisi Altay’ın, geçtiğimiz haftalarda bir röportajını okudum. 22 yaşındaki kaleci, Türkiye’nin umut vadeden isimlerinden biri. Başarılı olacağına da inanıyorum.

            Röportajda dikkatimi çeken bir nokta da, Türk futbolcusunun saha dışında kendini kültürel anlamda desteklemediğini düşünürdüm hep. Ancak Altay bu düşüncemi kırdı ve kendini geliştirmek adına kitapların arasında kaybolduğunu vurguladı.

            Altay, “Saha içinde çalışmalarımız olduğu kadar saha dışında çalışmak da önemli. Ben de üzerime düşeni yapmaya gayret gösteriyorum. Elimden geldiğince bu çalışmaları sürdüreceğim. İnşallah çıkabileceğim en üst noktaya kendimizi geliştireceğiz. Genelde kişisel gelişim kitapları okuyorum ama her türlü bilgiye açık biriyim. Her türlü yazıyı okuyorum. Bilgi edinmek önemli bir şey. Ben de bunun için okuyorum” dedi.

            Bayıldım…. Bilginin önemini zikreden bir futbolcu Altay, yolu açık, yolu uzun. Umarım başarılı olur ve bu duruşuyla da gençlere örnek olur.