“Koşmasaydım, bu adada yaşayamazdım”

Serkan Soyalan

            Uzunca bir süreden beridir, bir dizi halinde bu sayfalarda yazıyor Filiz Uzun, sporun faydalarını. Keyifle okuyorum. Sabahları kalkıp da spor yapabilen insanlara hep imrenmişimdir, geceyi seven ve erken uyuyamayan biri olarak, hiç başarılı olamadım sabah sporunda.

            30 Ağustos’taki yazısına şöyle bir giriş yaptı Sevgili Filiz:

            “Sabah sporu ile yazdıklarımdan etkilenip spora başlayanların olduğunu duymak, hatta sahaya gelenlerle karşılaşmak ve tanışmak beni inanılmaz mutlu etti. Bilgi ve deneyimlerin paylaşılmasının esas amacı da budur zaten. Birilerine ulaşabilmek. Ve ulaştıklarınızda değişime neden olduğunuzu bilmek, motivasyon kaynağıdır.”

            Ne büyük mutluluk onun adına, ben de yazılarını okuyunca “Keşke”ler çekiyorum, kendi içimden ama bir başarabilsem, o sabah serininde, kendimi piste atıp, sağlığa adım atmak isterim.

            Yine Filiz’in satırlarının arasında bir cümle var ki, Haruki Murakami’den etkileşimle, “Koşmasaydım, bu adada yaşayamazdım”. İşte bu cümle özetliyor aslında hayata bakışı. Koşmak lazım, yarına koşmak, güzelliklere koşmak, sağlığa koşmak, insana koşmak…

            Birkaç da onun kaleminden (iznine sığınarak) paylaşmak istiyorum ki, dikkat çekmesi açısından, tekrar iyi gelecektir:

           

  • Daha önce basketbol, tenis gibi sporlar yaparak fiziksel bir altyapıya sahip olmayan kimselerin doğrudan koşu programına başlaması doğru olmaz. Bunun yerine hem yürüyüş, hem de koşu içeren yürüme / koşu programı uygulaması gerekmektedir.
  • Hayatında hiç koşmamış birisinin yürüme/ koşma antrenmanına başlamadan önce en az 8-10 gün boyunca yürüyüş yapması gerekmektedir.
  • Herkesin fizyolojik yapısı ve spor geçmişi farklıdır. Siz kendinize göre programı değiştirebilirsiniz.
  • Ben stadyumda koşuyorum. Hiçbir zaman dakikalara bakarak koşmadım. Tur hesabı yapıyorum.
  • Bu antrenmanlardan önce ve sonra esneme egzersizleri yapmanız şart.
  • Yeni başlayanların çok yaptıkları diğer bir hata ise hızlı koşmaya çalışmaktır. Hızlı koşmak nefes alıp vermeyi güçleştirir, kaslar acı çekmeye başlar ve koşmak eğlence olmaktan çıkar. Bunun doğal sonucu olarak cesaret kırılır, motivasyon azalır ve kişi koşmayı bırakır.

 

Salah da “100’ler kulübü”nde

Liverpool’da yüzler kulübüne Salah da dahil oldu.

Takımının Everton ile 2-2 berabere kaldığı karşılaşmada, fileleri bir kez sarsan 28 yaşındaki yıldız futbolcu, kırmızı forma altında 100 gol barajını aşan 17’nci oyuncu oldu.

Listenin başında ise Liverpool efsanesi Rush var, hem de 346 golle.

Kimler kimler yok ki, Hunt, Hodgson, Owen, Keegan…

Meraklısı için 17 futbolcunun bulunduğu bu listeyi de paylaşayım: 1-Ian Rush (346 gol), 2-Roger Hunt (285 gol), 3-Gordon Hodgson (241 gol), 4-Billy Liddel (228 gol), 5-Steven Gerrard (186 gol), 6-Robbie Fowler (183 gol), 7-Kenny Daglish (172 gol), 8-Michael Owen (158 gol), 9-Harry Chambers (151 gol), 10-Sam Raybould (130 gol), 11-Jack Parkinson (128 gol), 12-Dick Forshaw (123 gol), 13-Ian St John (118 gol), 14-Jack Balmer (110 gol), 15-John Barnes (108 gol), 16-Kevin Keegan (100 gol), 17-Muhammed Salah (100 gol).

 

Ronaldo’ya yaptırım uygulanır mı?

            COVID-19 salgınından nasibini alan Cristiano Ronaldo, eleştirilerin odağına yerleşti.

            Bunun nedeni de COVİD konusu değil, pozitif çıktıktan sonra, kuralları ihlal etmesi.

            İtalya Sağlık Bakanı Vincenzo Spadafora, ilk test sonucu pozitif çıktıktan sonra ikinci test sonucu negatif çıkan Portekizli futbolcunun, üçüncü testini beklemeden İtalya’ya dönmesini eleştirerek, “Sağlık izni olmadan hareket etti. Protokolleri ihlal etti” dedi.

            Şimdi Sağlık Bakanlığı’nın bu açıklamalarının ardından, kuralları ihlal eden Ronaldo’ya herhangi bir yaptırım yapılıp yapılmayacağı konuşuluyor.

            Yani işin özü; Avrupa’da kuralları kim ihlal ederse etsin, gözünün yaşına bakılmıyor. Ama bu Ronaldo olunca, ne olacak? Hep birlikte bu sorunun cevabını göreceğiz.