Uzun zamanlardan sonra izlediğim en keyifli, en heyecanlı maçlardan biriydi İtalya Kupası çeyrek final mücadelesindeki Milano derbisi.
Milano’nun iki dev takımı Inter Milan ve AC milan, önceki gün San Siro’da kozlarını paylaştı. Tek maç eleme sistemine göre oynanan karşılaşmada gülen takım mavi-siyahlılar oldu.
Tipik İtalyan futbolunun getirisi olarak sert futbol, sahada hakim olurken, bu sertliğin zirve yaptığı anlarda Inter’den Lukaku ve Milan’dan Ibrahimovic’in tartışması da kavgaya dönüşmeden araya girenler tarafından önlendi.
Tabii Ibra’nın bu kişiliğini, geçmişte de çok gördük. Rakiplerini tahrik etmek ve onların sinirleriyle oynamak noktasında, belki de futbol camiasının en başarılılarından. Ancak Lukaku’yu da ilk kez böylesine sinirli gördüm. Bilmiyorum, Ibra’nın kendisine ne dediğini ancak, dediğinden çok sinirlendiği hareketlerinden belli oluyordu.
Yine futbola dönecek olursak, ilk devrenin 31’inci dakikasında bu yıl 40 yaşına basacak olan Ibrahimovic’in golü ile 1-0 öne geçen kırmızı-siyahlılar, ikinci devreye önde girerken, bir anda işlerin değiştiği dakika olarak 58’inci dakika maçın seyrini değiştiriyor.
Lukaku ile didişmesi sonucunda sarı kart gören Ibrahimovic, 58’de rakibi ile girdiği orta saha mücadelesinde ikinci sarı kartını görüp, kırmızı kart görünce (-ki bence ağır bir sarı kart oldu, İtalya futbolu göz önünde bulundurduğunda, sarı gösterilmese de olurdu) oyunun seyri de değişti.
Bu dakikadan sonra ataklarını sıklaştıran Inter’in karşısında, kalede devleşen Rumen kaleci Tataruşanu oldu. Cezalı olan Donnarumma’nın yerine forma giyen Tataruşanu, birçok pozisyonda kalesini gole kapatırken, 71’inci dakikada Lukaku’nun penaltısı karşısında çaresiz kalıyor ve skor 1-1’e geliyordu.
Eşitlik golünden sonra da 10 kişi kalan rakibi karşısında da baskılarını sürdüren Inter’in golü, kavgalardan ve hakem sakatlığından dolayı 10 dakika uzayan maçın son dakikalarında 90+7’de usta ayak Christian Eriksen’in muazzam frikiği ile geldi ve Inter, adını yarı finale yazdırdı.
Böylesine bir pandemi gecesinde, eve kapanmışken sahada Lukaku, Alexis Sanchez, Ibrahimovic, Vidal, Kolarov ve Eriksen gibi yıldızları izlemek keyifli oldu.
“Maçın yıldızı kimdi?” diye sorsanız, kuşkusuz “Kolarov ile kalesinde iki gol görmesine rağmen Tataruşanu” derdim. Sahada basmadık yer bırakmayan, ayağa toplarıyla ve oyun zekasıyla tecrübeli Kolarov, yine maçın başarılı ismiydi.
Ve Ibrahimovic…
Kendi pozisyonu olmayan bir pozisyonda, ilk yarının son dakikalarında, Lukaku’yu sinirlendirmek için, olayın merkezine düşüp de sarı kart görmemiş olsa ve oyundan atılmamış olsaydı, belki de takımı şu an yarı finaldeydi.
Forvetsizliğin dezavantajı vardı Milan’da ve orta sahanın dinamosu Çalhanoğlu’nun yokluğu.
Orta sahadan ileriye çıkmakta zorlanan bir Milan izledik, bir kişi eksilince. Tabii bu noktada yeni transfer Mandzukic’in de kadroda olmadığını söylemeliyim.
Ve son bir paragraf da, geçmişe ayırmak istiyorum.
İlk izlediğim Milano derbisi 2000’e dayanıyor. Televizyon ekranlarına yapışıp, o efsane futbolcuları izlemiştim. Bu karşılaşmayı izlerken de belleğim beni 20 sene öncesine götürdü.
O dönem sahadaki futbolculardan anımsadıklarım: Abbiati, Costacurta, Kaladze, Maldini, Helveg, Albertini, Gattuso, Serginho, Shevchenko, Bierhoff, Ivan Cordoba, Blanc, Zanetti, Pirlo, Seedorf, (Fenomeno) Ronaldo, Zamorano, Vieri ve daha niceleri.
Şimdi o futbolculardan hiçbiri aktif futbolculuk kariyerine devam etmiyor, bazıları teknik direktörlük koltuğunda. Ancak o dönem izlediğimiz futbol daha güzeldi galiba…