Her iki takım için lig bitmiş olmasına rağmen, yine de bu karşılaşma bir Yenicami - Çetinkaya karşılaşmasıdır. Her zaman söylüyorum bu iki takımın ligdeki pozisyonları ne olursa olsun, ezeli rekabetin getirdiği iddia ve çekişme her zaman için önemini sürdürüyor.
Eskiler çok iyi bilirler, Yenicami – Çetinkaya maçı dendi mi, haftalar öncesinden taraftar, yöneticiler ve futbolcular kampa girerdi. Günler öncesinden bu maç konuşulmaya başlanıyordu. O günleri yaşayan bir spor adamı olarak nelerin hissedildiğini çok iyi anlıyorum.
Fakat bugün gelinen noktaya baktığımda aynı heyecanı kaç kişi yaşıyor, kaç kişi bu maçın önemini biliyor ve o heyecanı yaşıyor bilemiyorum.
Çünkü aidiyet duygusunu kaybetmiş kulüpçülük anlayışında, bunu hissedip yaşamanın özellikle futbolcular açısından çok zor olduğunu görüyorum. Tamamen mali ve ekonomik açıdan düşünülen futbol anlayışı ile geçmişte yaşanan duyguları yaşamak mümkün değildir.
Gerçekten giderek kaybedilen kulüp ruhunu, kulüp aşkını futbolcuların kulüpleri ile özdeşleşen isimlerini yaşanması artık hayal olmuştur. Her geçen yıl azalan aidiyet duygusu futbolumuzdaki iddia ve gelenekleri de yok ediyor.
Buna en güzel örnek; Adil'in MTG ile anlaşmasıdır. Yıllardır Yenicami ile özdeşleşen, son yıllardaki şampiyonluklarında imzası olan nerdeyse Yenicami’nin sembolü haline gelen, uzun süreler kaptanlık pazubantını koluna takacak olan bir oyuncunun, ekonomik açıdan kendisine biraz daha fazla menfaat sağladı diye tüm aidiyet duygusunu bir kenara bırakıp, takımını terketmesi yukarıda yazdıklarıma en güzel örnektir.
Burada Adil’i suçlamak istemiyorum. Adil’i ve futbolunu çok seviyorum. Sistemin onu böyle davranmaya sevkettiğini de biliyorum. Ama unutmayalım ki, maddi kazanımlar manevi kazanımların yanında çok da önemli değildir.
Bir kulüpte ekol olmak hiçbir maddi kazançla ölçülmez. Bugünün koşullarında kulüp değiştirmenin maddi açıdan önemli getirisi olabilir. Ancak ileriki yıllarda ve yaşamınız boyunca hiçbir kulüpte sembol olamazsınız.
Sürekli kulüp değiştirmek sizi hiçbir kulübün simge futbolcusu yapmaz. Bu ülkede bazı değerleri para ile satın alamazsınız. Kulüplerde simge futbolcu olabilmek hele hele bu zamanda çok zordur. Bunu başarabilen futbolcular o kulübe isimlerini altın harflerle yazdırırlar ve asla unutulmazlar.
Bir Zihni, bir Baba Fevzi, bir Enver, bir Taner, bir Salih stekka, bir Sonal, bir Ergün, bir arap Erdoğan, bir Orhan japon ve daha adını kulüpleri ile özdeşleşen bir sürü futbolcu sayabilirim.
Peki şimdi hangi futbolcuyu kulübü ile simgeleştirebiliyoruz? Ben düşünüyorum da bu sayı bir elin parmağını geçmiyor. Yani sizin anlayacağınız, eski değerler ve kulüpçülük anlayışı her geçen yıl biraz daha yok oluyor.
Gelelim maça... İsmine yakışan bir oyun izlemedik. Her iki takım da oyun açısından pek bir şey gösteremedi. Yağan yağmur sahayı iyice kaygan hale getirdi. Topun kontrolü zorlaşınca takımların organize atak yapması güçleşti. Hele ilk yarı, tam bir hayal kırıklığıydı.
İlk yarının sonuna doğru gelen Yenicami golü, ikinci devreye biraz hareketlilik getirse de oyun açısından çok da tatmin edici bir durum sözkonusu olmadı. Erbay'ın kendi kalesine attığı gol sonrasında da karşılaşma, hak ettiği bir sonuçla tamamlanmış oldu.
Her iki takım için puanın önemli olmadığı bir karşılaşmada, sadece ezeli rekabetin getirdiği iddia, karşılaşmaya anlam kazandırmıştır. Ancak geçmiş yıllara oranla bu anlamın da çok üst düzeyde olduğunu söylemek mümkün değildir.