Nerden ve nasıl başlayacağımı bilemiyorum. Bazen yaptığım spor yazarlığı işinin gereksiz olduğunu düşünürken, bazen de meydanı boş bırakmamak adına bir şeyler söylemem gerektiğini düşünüyorum.
Yıllarını spora vermiş, bu işin eğitimini almış, sporu hayat felsefesi olarak düşünen ve bu ülkenin sporuna gerek tecrübelerim ve gerekse deneyimlerimle katkı koymak amacı ile yazıp, konuşmam gerektiğine inanıyorum.
Çarşamba akşamı Fransız Büyükelçiliği, KTFF ve KOP’un başlattıkları iyi niyet yaklaşımını desteklemek amacı ile bir resepsiyon düzenledi. Böyle bir resepsiyonun düzenlenmesi, varlığımızın duyurulması ve de ülke futbolunun geleceği açısından önemli bir yaklaşımdır. Keşke diğer Elçilikler de böyle iyi niyet jestlerinde bulunsalar ve her iki toplumun kaynaşması yönünde önemli adımlar atsalar.
KTFF ve KOP federasyonlarının başlatmış olduğu süreci başından itibaren takip eden birisiyim. Tabi benimle birlikte birçok spor yazarı arkadaşım da bu konuyu takip etmektedir. Çünkü ülke futbolunun geleceğine yönelik önemli buluyorum. Bu konuda çeşitli yazılar yazdım ve televizyon programlarında konuya ilişkin fikirler ortaya koydum.
Ülke gençliğinin uluslararası arenada boy gösterebilmesi ve dünya insanları ile yarışabilmeleri için Futbol Federasyonu’nun başlatmış olduğu girişimi başından beridir destekliyorum.
Ancak, Çarşamba akşamı Fransız Elçiliği’nin vermiş olduğu resepsiyonun içerisinde olmamak beni derinden üzmüştür. Her ne şekilde olursa olsun, kim davet ederse etsin, bu ülkenin deneyimli ve tecrübeli bir spor adamı olarak bu oluşumun içerisinde yer almak isterdim. Tabi benimle beraber birçok deneyimli spor adamının da bu olayın içerisinde olması gerektiğine inanıyorum.
Fakat ne yazık ki bu ülkede değer yargıları farklı algılanıyor ve “ahbap çavuş ilişkileri” her zaman ön planda tutuluyor. Sizin ne yaptığınız, ne söylediğiniz veya ortaya koyduğunuz fikirlerin hiç bir değeri yokmuş. Bu ortamda yapacağınız tek şey, yönetici durumunda olanlarla aranızı her şeye rağmen iyi tutmaktır. Bunu sağladığınız takdirde her olanak ve olayda haberiniz olur ve üstelik de olayların içerisinde sizin de yer almanız sağlanır.
Karakter ve tarz olarak asla böyle oluşumların içerisinde yer almayacağım kesindir. Doğru bildiğim ve inandığım yolda tek başıma kalsam da devam eden bir yapım vardır. Haklı olduğuma inandığım bir konu hakkında sonuna kadar mücadele etmekten yılmam. Dolayısıyla bu konuda her kim bu işi organize etmişse çok yanlış yapmışlardır.
Dernek başkanımız Ogün Genç Kaçmaz’la bu konuyu konuştum. Resepsiyona davet edilme kriterinin ve bunun nasıl belirlendiğini sordum. Kendisinin bu konuyla her hangi bir bağlantısı olmadığını, sadece Fransız Elçiliği’nin kendisinden spor şeflerinin mail adreslerini istediğini ve bu konuda da kendilerini Çelen Oben arkadaşımıza yönlendirdiğini öğrendim.
Yani böyle bir organizasyona katılmanın şartı bir gazete veya televizyonda spor şefi olmakmış. Bizler gibi köşe yazarlarının veya televizyon yorumcularının veya yıllarını spora adamış kişilerin hiç şansı yok.
Alınan karara veya konan kriterlere her zaman saygı duyarım. Ancak bu karara saygı duymam için de, spor şefleri dışında kimsenin bu organizasyonun içerisinde olmaması şartını da ararım. Eşitlik ilkesi bozulmadan alınan her kararın yanındayım.
Tabi ki 100 tane spor yazarını bu resepsiyona davet ettirmeniz mümkün değildir. Fakat her gazetenin bu konu ile ilgili önemli köşe yazarları vardır. Hiç olmazsa, gazetelere bu imkânı verip, bu tarihi olayı onların da yaşamasına olanak sağlamalıydınız.
Bu konuda maalesef dernek de, gazete spor şefleri de ama en önemlisi, Futbol Federasyonu sınıfta kalmıştır. Böylesi önemli ve tarihi bir olayın gerçekleşmesinde, spor yazarlarına gereken itibarın gösterilmemesi kabul edilebilir bir davranış değildir...