T. Ocağı’nın üç golü de uzaktan vuruşlardan atmasının tek nedeni, kale önü mücadelelerde çerçeveyi havadan veya yerden bulacak bir forvetle oynamaması.
Yusuf’un santrafor özellikleri taşımadığını daha ilk maçta yazmıştım. Yani bir futbolcu, hiç mi isabetli pas veremez. Hiç mi ceza alanında topla buluşamaz. Havadan gelen ortalarda zamanlamasını hiç mi doğru yapamaz. Hatta hiç mi çalım atamaz.
Ocak, Yusuf’la 10 kişi oynuyor, çünkü takımına pozitif anlamda hiçbir katkısı yok. Belki Ertaç da koşmuyor ama isabetli paslar veriyor, oyunu mükemmel okuduğu için topla buluştuğu anda arkadaşlarına verebiliyor ve bu nedenle gol asisti yapabiliyor. Duran topları iyi kullanıyor, önünü boşaltarak sert şutlarla gol yapabiliyor. Bunları yaptığı için de koşmasa da, doksan dakika sahada kalabiliyor. Her maçta olur mu bilmem ama arkadaşları onun açığını bu maçta kapayabildiler.
İlk yarıda önce Burak, sonra da Doğukan’ın sakatlanması Ocak için handikap oldu, çünkü ikisi de orta sahada topla buluşan ve bu topları arkadaşlarına aktarabilen kaliteli futbolcular. İkinci yarıda onların eksiğini Ümit ve Mahmut’la kapatmak isteyen Ahmet Hoca bunda da başarılı oldu. Hatta Ümit, Aynen, önce Sassi’nin, sonra Ertaç’ın ilk yarıda attıkları nefis gollerin bir benzerini ikinci yarıda oyuna girmesi ile O da attı.
Savunmada Çetinkaya forvetlerine geçit vermeyen Ocak, orta sahada da genç futbolcuları ile topları kazanınca, kalesinde gol görmedi. Hüseyin de kalesine az gelen tehlikeli şutları kurtararak günün başarılı isimleri arasında yer aldı.
Mütevazi bir kadrosu olan T. Ocağı’nın, genç futbolcularının deneyim kazanması ile yabancı futbolcuya ihtiyacı kalmayabilir. Sassi, çok kaliteli bir yabancı değil ama sol ayağı muhteşem, üstelik sağ kanatta çok çalışarak faydalı oldu. Dediğim gibi; T. Ocağı ceza alanında etkili bir santraforla oynadığı zaman çok daha kolay maçlar kazanabilir.
Çetinkaya Süper Lig için iyi bir kadroya sahip değil görüntüsü verdi. En azından izlediğimiz maç için bunu söyleyebilirim. Atakan, uzaktan atılan üç şutu da sadece seyretti. Belki üçü de enfes vuruşlardı ama en azından topu takip ederek golleri önleme şansı olabilirdi.
Savunması evlere şenlik; Ertaç’ın golünde Çağlar etrafına bakmadan geriye öyle bir pas çıkardı ki, en geride kalan Ertaç bu topla kaleci ile karşı karşıya topu filelere bıraktı. Kanat bekler başarılı olamadılar. Sassi’nin golünde olsun, Ümit’in golünde olsun, baskı yapamadıkları için rakiplerinin topu rahatlıkla vurmasını bizim gibi izlediler.
Bir tek ikinci yarıda Osman’ın yerine giren Doğukan’ı onlardan ayırmak gerekir. Doğukan, inanılmaz koşan, savunmasına kadar gelerek top kazanan, bu topları rakip alana taşıyan bir futbolcu. Gereksiz koşular da yapıyor ve kendini zorluyor ama bu kadroda ilk 11’de oynayabilir diye düşünüyorum. En azında rakibe orta sahada basarak rahat top yapmalarını önler.