Old Firm sezonu

Deniz Kalıbcıoğlu

Son zamanlarda, özellikle de pandemi sürecinin başlamasından sonra futbol izleme sürelerim çok ama çok azaldı. Bu dönemde taraftarlıktan daha çok izleyici noktasına geldim ve başka spor dallarından da ziyadesi ile zevk almaya başladım. Sebebini sürekli sorguluyorum ama, futbol son dönemlerde benim için nostalji/retro kısmı ile daha ön planda. Eski maçlar, oyuncular, formalar ve hikayeler benim şu anda futbol ile aramdaki bağı tutan tek ince halat. Çok uzun zamandır da futbol üzerine yazı yazmamıştım.

2008 yılında yüksek lisans eğitimimi almak üzere Glasgow’a gitmiştim. O dönem hasta bir futbolizler olarak Glasgow’da kendime bir takım seçmeliyim diye düşündüm ve iki seçenek, Celtic ve Partick Thistle arasından biraz da popülerlik sebebi ile Celtic’e gönül vermiştim. Rangers o dönem de benim için bir alternatif olmamıştı. Bunun en büyük sebebi Rangers takım kültürü ve taraftar yapılanmasının Britanya monarşi bağlılığı üstüne kurulması, taraftar bazında birçok ırkçı olaylara karışmaları, hatta kendilerine tribün şarkısı olarak “Famine Song”u benimsemeleriydi. The Great Famine, yani Türkçesi ile Büyük Kıtlık, İrlanda’nın 1845-1952 yılları arası yaşadığı ve 1 milyon insanın ölümüne yol açan bir felaket. Söz konusu dönemde İskoçya’ya gelen Katolik İrlanda halkının ülkelerine geri dönmelerini ırkçı bir biçimde anlatan şarkı, halen daha Rangers taraftarının favorisi. Greame Souness’in teknik direktör olduğu 1989 yılına kadar kadrosunda herhangi bir Katolik oyuncu bulundurmayan Rangers’ın taraftarları, Mo Johnston transferi sonrası kulübü basmış ve oyuncunun attığı hiçbir gole sevinmemişti. Oysa ki öte tarafta kulübün en büyük simgeleri teknik direktör Jock Stein ve efsane oyuncu Kenny Dalglish bir Protestan. Hatta Dalglish’in küçükken bir Rangers taraftarı olduğunu da biliyoruz.

“Şu anda oynayan 149 yıl önceki değil, 2012’de kurulan Rangers…”

Herkes Rangers’ın 2012 yılında finansal usulsüzlükler sonrası küme düşürüldüğünü bilirken, aslında burada çok büyük bir yanılgı var. Rangers Futbol Kulübü, söz konusu usulsüzlükler sonrası futbol şirketini “liquidify” yapıp, yani şirketi kapatıp, haklarını başka bir şirkete devretti. Kulübü değil de kulübün isim hakkını satın alan Sevco şirketi ise Rangers FC 2012 adında bir şirket kurarak İskoçya Futbol Liginin en alt basamağından başlamaya razı oldu. Aslında şu anda Premier Lig’de oynayan 149 yıl önce kurulan Rangers değil, 2012 yılında kurulan Rangers…

Bu durumu açıklığa kavuşturduktan sonra 2012 yılından sonra yaşananları kısaca bir özetleyelim. 2011-12 sezonunda Rangers hala ligdeyken şampiyon olan Celtic, teknik direktör Neil Lennon ile oldukça başarılı bir sezon geçirdi. 2012-13 sezonunda da Neil Lennon yönetiminde ve Rangers’ın olmadığı bir ligde güle oynaya şampiyon oldu. Samaras, Gary Hooper ve Wanyama gibi isimler ile çok yerinde bir kadrosu vardı Celtic’in. Açıkçası yatırım yapma ve yıldız transfer ihtiyaçları da yoktu. O dönem çok başarılı bir strateji izledi Celtic. Tam da “para biriktirme” zamanıydı aslında ve Celtic bunu çok iyi kullandı. Rangers ise en alt ligden şampiyon olarak yükselmeyi başardı. 2013-14 sezonunda Virgil van Dijk ve Teemu Pukki gibi potansiyeli yüksek genç isimler kadroya katıldı. Sonuç yine aynıydı. Rangers bir kez daha ligi şampiyon tamamlamış ve Premier Lig’in bir altı olan Championship’e yükselmişti. 2014-15 sezonunda Celtic Neil Lennon ile bir yol ayrımına gitti ve takımın başına Ronny Deila getirildi. Bunun asıl sebebi Neil Lennon’un biraz tükenmişlik sendromu yaşaması oldu diyebiliriz. Celtic üst üste 4. şampiyonluğuna uzanırken, Rangers ilk kez ligde tökezledi ve 1. Ligi 3. sırada tamamlayıp Premier Lig’e çıkma şansını bir yıl ertelemek durumunda kaldı.

“2014-15 sezonu itibarı ile ligin seviyesinin ne kadar düştüğünü açık bir şekilde görebiliyoruz”

Bu dönemde Avrupa Kupalarında ligde gösterdiği kadar başarı gösteremedi Celtic. Rangers ligden ilk ayrıldığı zaman tüm spor otoriteleri ligin kalitesinin iyice düşeceğini ve Rangers olmadan bir Celtic’in var olamayacağını savunurken, ben hiç öyle düşünmüyordum. Celtic’in üst üste alacağı şampiyonluklar çok daha cazip geliyordu ama gelinen bu noktada 2014-15 sezonu itibari ile ligin seviyesinin ne kadar düştüğünü açık bir şekilde görebiliyoruz. 2015-16 sezonunda Ronny Deila ile bir kez daha şampiyonluğa ulaşan Celtic, Rangers olmadan geçirdiği son sezonunu da zaferle tamamladı. Rangers ise alt ligde şampiyon olarak geri dönüşü 1 sezon ertelemeli de olsa tamamlamış oldu.

2016-17 sezonu için Celtic, biriktirdiği paraları harcama yoluna gitti. Öncelikle Ronny Deila ile yolları ayıran ekip, takımın başına Liverpool sonrası çıkış arayan Brendan Rodgers’ı getirdi. Rodgers’ın yapacağı etkinin bir nevi zamanında Martin O’Neill’in yaptığı ile benzer olacağına ve Celtic’in Avrupa’da da başarılı olacağına inananlar çoğunluktaydı. Rangers Joey Barton eklemesi dışında mütevazi kadrosunu korumak durumunda kalırken, Celtic Fulham’dan genç forvet Dembele, Norveç’ten Ajer, Liverpool’dan tecrübeli Kolo Toure gibi isimleri kadrosuna kattı. 47 maç boyunca mağlup olmayan Celtic, ligdeki 3 kupayı birden alarak “Yenilmezler” unvanını alırken, sezon içinde 3 teknik direktör değiştiren Rangers ligi 3. sırada tamamladı.

2017-18 sezonu da bir önceki sezonun karbon kopyası gibi oldu. Sezonu 3 kupayla ve şampiyon olarak kapatan Celtic’e karşılık, Rangers yine 3 teknik direktör ile ligi yine 3. sırada bitirdi. Brendan Rodgers’ın ilk sezonunda Şampiyonlar Ligi gruplarına kalıp grubu son sırada bitiren Celtic, bu sezon ise gruplarda 3. olarak UEFA Avrupa Ligi’nde yoluna devam etti.

“Celtic üst üste 3 kez ‘Treble treble’ yaparken Rangers en büyük yatırımı Gerrard ile yaptı”

2018-19 sezonunda Celtic bugünlere yansıyan o büyük kırılmasını yaşadı. Herşey planlı programlı giderken, şok bir şekilde Brendan Rodgers ligin yarısında kulüpten ayrılma kararı alarak Leicester City’ye transfer oldu. Yoluna tekrar Neil Lennon ile devam etme kararı alan Celtic, türlü kaosa rağmen ligde yine 3 kupayı birden aldı ve üst üste 3 kez 3 kupa alarak “treble treble”ı tamamlamış oldu. Rangers ise yıllar sonra yaptığı en büyük yatırımı takımın başına efsane isim Steven Gerrard’ı getirerek başardı. Ligdeki ilk sezonunu ikinci sırada tamamlayan Gerrard, kulübe yıllar sonra bir hava getirdi. 2019-20 sezonunda ise Celtic ligi önde götürürken lige pandemi dolayısıyla ara verilmek durumunda kalındı ve Celtic şampiyon ilan edildi. Üst üste 9.kez şampiyon olmayı başaran Celtic, 1960’larda ve 70’lerde yine aynı başarıyı yaşamıştı ama son olarak Rangers 1996-97 sezonunda 9. üst üste şampiyonluğunu kazanmıştı. Celtic artık rekora tek başına sahip olmak için bir kez daha şampiyon olması gerekiyordu ve buna çok yakındı.

“Önce Gerrard, sonra Ianis Hagi ile kalbimi ikinci kez kırmış oldu”

Bu sezon başlarken, genç ekibine geçen sezon kiralık oynayan Ianis Hagi’yi bonservisini alarak başlayan Rangers, benim kalbimi ikinci kez kırmış oldu. Önce Gerrard, sonra da Hagi Jr… Celtic ise Gerrard’ın yapmayı başardığı kadro gençleştirmeyi bir türlü başaramadı. Sezon başı altyapılar dahil 37 oyuncu ile yollarını ayırdı Celtic. Gelen transferlerden Ajeti ve Shane Duffy dışında kayda değer isim yok gibiydi. Şampiyonlar Ligi’nde gruplara kalamadı Celtic ve Avrupa Ligi’nde ise grubu son sırada tamamladı. Aslında iki ekip de lige iyi başladı diyebiliriz. İlk 9 maçta 8 galibiyet 1 beraberlik alan Celtic’e karşı ilk 10 maçında 8 galibiyet 2 beraberlik alan Rangers. İki ekip 17 Ekim tarihinde Old Firm derbisinde karşı karşıya geldi ve uzun yıllar sonra Rangers deplasmanda Celtic’i 2-0 yenmeyi başardı. Celtic için sezonun kırılma noktası bu oldu. Sonrasında oynadığı 4 maçta 3 beraberlik ve 1 galibiyet alabildi Celtic. Bu beraberliklerin birinde golü 90+2’de kalesinde görürken bir diğerinde ise golü 90+1’de buldu. Bu 3 beraberliklerin hepsinde Celtic maçı tek kale oynadı ama defans bloğunun yaptığı öyle basit hatalar oldu ki, takımın ön tarafı Premier Lig seviyesinde, arka tarafı ise Division 2 seviyesinde gibiydi. Rangers ise inanılmaz bir form yakaladı bu dönemde ve ikinci derbi de dahil olmak üzere 15 maç üst üste galip gelmeyi başardılar. 2021’in başında Celtic tam toparlamışken yine bir Rangers mağlubiyeti ile dağıldılar ve Old Firm sonrası 3 maç üst üste beraberlik aldılar. Yine bu beraberlikler içinde 90+1’de yenilen goller vardı. Son olarak 3 maçta Rangers’a 2-0, 4-0 ve 5-0 mağlup olan Ross County gibi ligin sondan üçüncü sırasındaki takıma karşı 21 Şubat tarihinde alınan 1-0’lık mağlubiyet sonrası Neil Lennon ile de yollar ayrıldı ve yardımcısı John Kennedy takımında başına getirildi. Rangers ise defans hattını resmen gole kapadı. Sezonun bu noktasına kadar ligde sadece 9 gol gördüler kalelerinde. Morales, Hagi, Kent ve Barisic gibi isimlerle de ön alanda inanılmaz teknik ve hızlı bir oyunda adapte oldular. Avrupa Ligi’nde de son 16’ya kalmayı başardılar ve çeyrek final için gayet avantajlı bir durumdalar.

“Türkiye’deki derbiler gibi Old Firm derbileri de futbol açısından kısır durumda”

Sezon özelinde Rangers rüya gibi bir sezon geçirse de, ben Celtic’in bu sezonu da şampiyon olarak tamamlama şansı olduğunu düşünüyor“dum”. Rangers, Celtic’in 10. kez üst üste şampiyonluğunu engelledi ama Celtic sezon başı kadro yapılanmasındaki hataları ve sezon içerisinde kaybettiği çok basit puanlar ile ligde Rangers’a yanaşamadığını düşünüyorum. Türkiye’deki derbi maçları gibi İskoçya’da da Old Firm derbileri futbol açısından inanılmaz kısır bir durumda. Yine de ligde rakibine karşı bu kadar dominasyonu bulunan Celtic’in, iki derbi maçında da gol atamaması en fazla onların kendi hatası. Neil Lennon’un önceki dönemde yaşadığı “tükenmişlik sendromundan” sonra tekrar takımın başına getirilmesi de büyük hataydı. Lennon iyi bir “taraftar” ama ligde son dönemde Brendan Rodgers ve Gerrard gibi sistem hocaları çok daha iyi işler yapabiliyor.

Son olarak en büyük dileğim gözümde bulunduğu “Rangers teknik direktörlüğüne” hiç ait olmayan Gerrard’ın bir an evvel Premier Lig’e kayması. Ve giderken yanında Hagi’yi de götürmesi. Yoksa Celtic planlaması bu noktada iken Rangers çok başarılar kazanmaya devam edecek…