Basketbol sezonunu bir ev gibi düşünelim. Sezon boyunca evin her odasına giriyor, her penceresinden dışarıya bakabiliyorsunuz. Farklı rakipler farklı pencereleri sembolize ediyor. Her hafta bir odaya gidip, oradaki pencereden dışarıyı izliyor, yeni bir manzara, yani yeni bir bakış açısı ile tecrübe kazanıyorsunuz.
Ve akabinde playofflar başlıyor. Playofflar sırasında sizi o evin bir odasına kapatıyorlar. Sürekli aynı pencereden dışarıya bakmaya mecbursunuz artık. Böylece aynı manzara üzerinde gitgide ezberiniz artıyor. Tüm güzellikler ile beraber olumsuzlukları da daha iyi görebiliyorsunuz. Rakibinize odaklı bir dönem içindesiniz artık. Fakat sizin onları çözdüğünüz kadar, onlar da sizi çözebiliyor. Üst üste maçların getirdiği avantaj ve dezavantajlar kabak gibi ortada artık.
Bu dönemde önceki yazılarda çok bahsettiğimiz satranç hamleleri büyük önem kazanıyor. Hatta o derece ki, sizin düşünüdüğünüz hamle değil, rakibinizin sizin hamlenize nasıl cevap verebileceğini düşünerek üçüncü hamlenizi de hazır etmeniz gerekiyor. NBA’de bu durum çok barizdir. İş ciddileşir, savunmalar sertleşir, hücumlar keskinleşir
“Playofflar başladı, çocukları lütfen pistten alalım”
Final serisine çok dinlenmiş bir şekilde gelen ve aynı zamanda saha avantajını elinde tutan bir Yakın Doğu Üniversitesi. Bu birçok yönden avantaj sayılabilir. Rakip takımların maçlarını canlı izleyip analiz edebilme, oyuncuların üst üste maçlar sonrası rejenerasyonu, dinlenme şansları vs. gibi etkenler. Öte yandan çok dinlenmenin vereceği ritim kaybı da bir dezavantaj.
Lefke Avrupa Üniversitesi ise çok zorlu bir yarı final serisi atlatarak finale geldi. 5 maç üzerinden oynanan seride 2-0 geriye düşmelerine rağmen 3 maç üst üste kazanarak seriyi kazandılar. Yorgunlukları net bir dezavantaj ama son 3 maçlarını kazanmaları ve ritimlerini kaybetmeyecek olmaları da avantajlarıydı.
Başa baş giden maçın kırılma anı 4. Periyot oldu. Periyota iyi başlayan LAÜ, tam ritmini bulup iyi oynamaya başlamıştı ki, savunmada yapılan birkaç başıboş hatalar zinciri sonrası YDÜ maçı koparmayı başardı. Maç boyunca LAÜ adına gözüme çarpan eksikleri şöyle sıralayabilirim. Bir kere takımın ana oyun kurucusu Doğukan ile onunla beraber oynayacak hücum oyuncuları, yani uzunlar arasında bir anlaşmazlık göze çarptı. Pick and roll (perde) hücumlarında oyunu iyi okumayı başaramayan bir görüntü çizdiler. Perde sonrası içeri devrilmelerde de, pick and pop denilen perde sonrası dış şut opsiyonlarında da istenilen hücum akışı yakalanamadı. Ayrıca Dennis Balentine oyundayken mismatch yakalandığı zaman bunu penetre ederek kullanamadılar. Bu penetrelerden faydalanamamalarının en büyük sebebi ise perde sonrası alan açmakta sıkıntı çeken uzunlar oldu. Günümüz basketbolunun en önemli felsefesi “pace and space” yani hızlı oyun ve alan açmayı yapamadığınız takdirde, savunmanın sizi çözmesi ve hücum varyasyonlarınızı bloke etmesi işten bile değil. Buna ek olarak Doğukan ve Balentine gibi 2 şutörün 3 sayılıklarda 6’da 1 ve 6’da 0 atmaları LAÜ adına bir felaketti. Maç adına en olumlu gelişme ise bana göre Berk özelinde. Sezon başı yazılarımda “maça çok iyi giriyor ama stresli anlarda çabuk kırılıp maçtan kopuyor” diye yazdığım oyuncu, konsantrasyonunu 18-20 dakikalardan 30-35 dakikalara çıkardı. YDÜ’nün Palmer kozunu Rajko kenarda iken savunabilecek tek adam. Rajko oyundayken bile hızlı ayakları sayesinde ondan daha iyi savunma yapabiliyor hatta.
LAÜ savunmada ise yardıma yardım denilen varyasyonda sıkıntılar yaşadı. YDÜ’de topu getiren adamın savunmacısını geçtikten sonra ona yardıma giden uzunun bıraktığı adama gitmesi gereken savunmacılar bu hamleleri yerinde ve zamanında yapamayınca, Ahmet Dağer gibi içeride boş alan bulmada uzman olan bir oyuncu maçın yıldızı oldu. Ayrıca ribaundlarda da çok kötü bir gece geçirdi LAÜ ve rakibinden toplamda 10 adet ribaund daha az aldı.
Bu noktada YDÜ açısından hücuma bakacak olursak üçlük atışlarda LAÜ’den daha kötü bir yüzde ile oynamalarına rağmen, boyalı alanda buldukları kolay sayılar ile sonuca gittiler. Kolay sayı diyoruz ama, o sayıları kolay hale çevirmek tamamen takımın başarısı aslında. Oyunun belli bölümlerinde çok iyi top paylaşan bir takım izledik. Macura’nın fazla süre almadığı ve Halil ile Palmer’in skora istenilen katkıyı yapamadığı anda devreye giren ligin en beğendiğim ikilisi Ahmet ile İhsan LAÜ’yü yıkan isimler oldular. Ahmet 24, İhsan ise 23 verimlilik puanı ile oynadı. İkilinin özellikle boyalı alan performansı tam da finale yakışır nitelikte idi. Rotasyonda kullanılacak oyuncu sayısında da Halit koçun önemli bir avantajı var, ki bunu ilerleyen maçlarda, dinlenmiş takımı yavaş yavaş yorulmaya başlayınca muhakkak ki kullanacaktır.
Final serisi ilk iki maçında LAÜ en azından bir maçı deplasmanda çalmak isteyecekti. İlk maç bunu beceremediler. Fakat ilk maçta olduğu gibi ikinci maçta da stres YDÜ tarafında olacaktır. Ama YDÜ ikinci maçı da kazanıp seride durumu 2-0 yaptığı takdirde, stres ibresi tamamen LAÜ’ye dönecektir. Zira bu sefer de Lefke’deki iki maçı mutlaka ama mutlaka kazanmak zorunda olan taraf kendileri olacak.
Final maçının 7 maç üzerinden 4’ü bulan şekilde olması bize ilerleyen maçlarda iki koç açısından da değişik ve enteresan hamleleri de beraberinde getirecek. Centilmence geçen, olaylardan ziyade basketbolun taktik sayfasını konuşabileceğimiz maçlar izlememiz en büyük temennim.