Kıbrıs Türk toplumunun 1974 öncesi ve sonrası bir araya geldiği, insanlarımızın kaynaştığı, kültürel bir miras denecek kadar zengin bir organizasyondur futbolumuz. Eskiden iletişimin şimdiki gibi kolay olmadığı, çok zor ve neredeyse mümkün olmadığı yıllarda, insanlarımızın sosyalleşebilme adına güzel bir imkândı futbolumuz. Hafta sonu geldiğinde adanın her yerine otobüsler kalkar, köy takımları ve insanları bu vesile ile şehre gidebilmek için güzel bir fırsat yakalardı. Şehir takımları ise köylere gideceklerinde onları karşılayan, misafirperver, iyi insanlarla güzel vakit geçirir, maçtan önce birlikte sofralar paylaşılırdı. Sonrasında maçlar panayır (festival) havasında oynanır, kaybeden takım kazananı tebrik eder ve giderdi. Aralarında güzel rekabetler yaşanır, yeri gelir de şakanın dozu biraz kaçsa bile günün sonunda insanlarımız yine dostça evlerinin yolunu tutarlardı. O dönemleri yaşayarak tecrübe edemedim. Fakat hem büyüklerimizin anlattıklarından hem de son okuduğum Leymosun’lu Arap İsmail’i anlatan kitaba katkı koyanlardan bunları söyleyebilmek mümkün.
Futbol tarihimize bakacak olursak, ilk şampiyon takımımız Doğan Türk Birliği (1955-56), en çok şampiyon olan takımımız Çetinkaya Spor Kulübü (14 kez), ve son şampiyon Mağusa Türk Gücü takımımızdır. Aslında futbolumuzun gerçek anlamda kazanan ve kazanmaya devam eden çok büyük camiaları olduğunu söyleyebiliriz. Bu büyük masada ismi geçen takımların yanına Gönyeli, Küçük Kaymaklı ve Yenicami takımlarını da ekleyebiliriz. 1974 öncesi ve sonrası Limasol, Lefkoşa, Girne ve Mağusa dışında sadece 6 sezon dışa çıkan şampiyonluklarda, Güzelyurt bölgesinde Baf Ülkü Yurdu 4 kez, Binatlı Yılmaz Spor kulübü 1 kez, ve Akıncılar ise 1 kez mutlu sona ulaşabildiler.
Bu bağlamda Baf Ülkü Yurdu, Akıncılar ve Binatlı takımlarının bu şampiyonlar masasından başarı ile çıkması ve şehir takımlarına kafa tutup şampiyonluk kazanmasının ne kadar büyük bir başarı olduğunu göz ardı edemeyiz.
Genel olarak başarıya ulaşmak için temel unsurlara bakacak olursak, en başında kulüplerin ekonomik gücü, gelecek için yaptıkları yatırımlar ve insanların yoğun yaşadığı bölgelerin daha avantajlı olduğunu söyleyebiliriz. Ekonomik değerlerin zengin olduğu bölgelere yerleşmeye çalışan insanoğlunu düşündüğümüzde, baş unsurun güçlü ekonomik yapıyı sağlayan takımların başarıya daha kolay ulaştığını öngörebiliriz.
Baf Ülkü Yurdu’nun başarısını, Güzelyurt’un altın çağlarında, 80’li yılların sonu ve 90’lı yılların başlarında bölge ekonomisinin güçlü olmasıyla gelişen, üretebilen, ürettiğini kolayca pazarlayabilen bir dönemde öne çıkması, 4 yıl arka arkaya kazanması ve şampiyonlar masasına güçlü girebilmesini sağladı. Aslında Baf’ı o dönem de merkez takımlarından ayıran bir fark yoktu. Çünkü merkez takımları gibi ekonomik olarak güce sahiptiler. Güçlü ekonomiler eğer doğru yönetilebilirse başarının gelmesi kaçınılmazdır.
Akıncılar ve Binatlı takımlarının şampiyonluklarına bakacak olursak, sürdürülebilir olmadıklarını görüyoruz. Özellikle kazanılan şampiyonluk sonrası Akıncılar’ın hızla düşüşe geçme nedenini belki de “tek adam” olarak çabalayan ve sonuca ulaşabilen takımların, hızla çıktığı gibi düşüşlerinin de bir o denli hızlı olmasından kaynaklanıyor. Benzer durumlarla liglerde şampiyon olamayan fakat birçok takımın tek adam zihniyetiyle bu işi uzun süre sürdüremeyeceğini görüyoruz. Kurulan tek adamlı yönetim biçimleri ile belirli bir kitleyi yanınıza toplayıp, birlikte hareket etmeden başarıların devamlı olabilmesi pekte mümkün gözükmüyor.
Binatlı takımını sadece 1 şampiyonluğu olmasına rağmen farklı kılansa, başarıya gidebilme adına uzun vadeli bir vizyon koyup, alt yapılarda yapmış olduğu yatırımlardı. 2002-2003 sezonunda takım şampiyonluğa ulaşırken kadrosunda 4 oyuncu dışında tüm takımın alt yapıdan yetişmesi, doğru zamanda gücünü ekonomik olarak kullanması ve birlikte çalışabilen bir yönetim anlayışı ile başardığını görüyoruz. Aslında hem Akıncılar’ın hem de Binatlı’nın büyük bir iş başardıklarını, rakiplerinin daha fazla güce sahipken ipi göğüslemelerinin büyük bir zafer olduğunu söyleyebilirim. Camiası güçlü ve köklü olan Baf ve Binatlı’nın en üst liglerde olmasalar bile hala isimlerinden söz ettirmeleri günlük başarılardan çok yapılaşmış camiaların önemini bizlere gösteriyor.
Gerilerden gelip günümüze bakacak olursak, son yıllarda lige adeta damga vuran Mağusa Türk Gücü, güçlü ekonomisi, ayni zamanda alt yapısına önem vererek doğru işler yaptıklarını görüyoruz. Bu konuya ek olarak Yenicami camiası ise gerçek anlamda futbolumuzda devrim niteliğinde bir geçişle Akademi adını ilk çıkaran ve küçük yaşlardaki oyuncuları geliştirerek, ülke futboluna kazandırmasıyla dikkat çekiyor, örnek oluyor, diğer takımların ne yapılması gerektiği konusuna dair ilham veriyor.
Bu bağlamda ülke futbolumuza, tutkumuza, sığınacak belki de son limanımıza, gerek ekonomik olarak, gerekse gelecek adına Akademi düşüncesiyle çalışan, çabalayan, katkı koyan herkese selam olsun. İyi ki varsınız. Futbolumuz sizinle güzel…