Bugün Karadağ’da hava koşulları ve zemin futbol oynamaya son derece elverişli konumdaydı. Denk güçlerin mücadelesi olduğunu söylemek ne kadar doğru bilmiyorum. Lefke’nin teknik kapasite olarak rakibinden daha üstün olduğunu söylemek mümkün. Buna rağmen konuk Cihangir takımı ise oyun disiplinine daha bağlı ve hocasının istediklerini sahaya yansıtmaya daha istekli bir görünümdeydi. Oyunun ilk bölümlerinde Lefke’nin rakibine üstünlük kurma gayretleri vardı, ancak organize atak geliştirmek yerine “Yüklenin da olacak” mentalitesi ancak köşe atışından gelen karambolde Lefke’ye golü getirdi. Golü küçümsemek gibi bir düşüncem tabi ki yok. Tecrübeli Kasım’ın arka direkte iyi yer alması hem golcülüğünün hem de tecrübesinin bir ürünüydü. Lefke yüklenmesine yüklendi ama Mishali gibi bir adamı da hafife almanın faturasını ağır ödedi. Penaltı olmasa Mishali o pozisyonda zaten boş geçmezdi.
İlk yarı bu skorla tamamlandı ancak Lefke futbolcularının Cihangir’in kazandığı penaltı golünden sonra bu kadar gerilmeleri oyunlarına hiç de olumlu yansımadı. İkinci devre oyuna iyi başlayan ve golü bulan taraf yine Lefke oldu. Cihangir takımı kalesinde gördüğü ikinci golden sonra da oyun disiplininden kopmadı. Özellikle Lefke kalecisinin kullandığı kale atışlarında orta alan çizgisini bir hat olarak kullanmaları ve takımın boyunu mümkün mertebe kısaltmalarının yanı sıra kendi yarı alanlarında kazandıkları topları kısa paslar aracılığıyla rakip sahaya taşımaları tipik bir Toygar Davulcu mantalitesiydi ki, bu mantalite sayesinde istedikleri ikinci golü buldular. Hem de çok şık bir vuruşla.
Keşke yazımı hep futbolun güzelliklerini yazarak sonlandırsaydım, ancak içime yara olan noktayı yazmazsam kendime olan saygımı da kaybederim. Lefke camiasına kupa sevinci yaşatan ve Lefke Türk Spor Kulübü’nün tarihine adını altın harflerle yazdıran bir hocayı, Toygar Davulcu’yu, bağrına basıp ‘Hoş geldin hocam’ demek yerine kötü tezahüratta bulunan zihniyeti şiddetle ve esefle kınıyorum. Trübünden atılan bu kötü sözler bütün Lefkelileri bağlamaz elbette ama bunu söyleyeni de uyarmak hatta stattan dışarı atmak da yine stattakilerin göreviydi. Hatta orada bulunan yöneticilerin göreviydi.