“Tanınsaydık, her şey farklı olurdu”
Eskilerden bir röportaj buldum kesikler arasında ve tek solukta okudum. Bizim Özba (Hüseyin Özbarışcı)’nın kaleminden dökülen ve 14 Aralık 2020 tarihli Yenidüzen’de yer bulan bir röportajdı.
***
Baf Ülkü Yurdu’nun genç futbolcusu Mustafa Gardiyanoğlu ile yapılan bu röportajda “Tanınsaydık, her şey farklı olurdu” dedi ve ekledi: “Tanınmayan bir ülke olduğumuzdan ambargolar var. Eğer tanınsaydık ülke futbolu çok daha farklı yerlere gelebilirdi, Cebelitarık bunun en büyük örneği… Bunun yanında kulüpler tarafından genç futbolculara gereken önemin ve şansın verilmemesi de büyük sorun.”
***
Okurken, aynı şeyleri düşündüm.
“Tanınsaydık, her şey çok daha farklı olurdu.”
Neler neler olurdu…
Futboldan yola devam edersek, liglerimizde şampiyon olan takımlarımız için şampiyonluk, bir kupa kaldırıp, Dereboyu’nda, Mağusa kale içinde, Girne’de Ramadan Cemil Meydanı’nda bir konvoy oluşturmaktan öte bir anlam ifade ederdi.
***
Süper Lig şampiyonu belki de Şampiyonlar Ligi’nde ön eleme oynayacak, ligi ikinci ve üçüncü sırada bitiren takımlarımız da UEFA Kupası’nı veya yeni adıyla Avrupa Ligi’ni zorlayacaktı.
Milli takım heyecanı bambaşka bir anlam yaratacak, Dünya Kupası elemelerinin heyecanı en donanımlı stat olan Atatürk Stadı’nda yaşanacaktı. Bayraklarla donatılacak stat, tıklım tıklım dolu tribünlerle takımları ağırlayacaktı.
İşte orada 35-40 bin kişinin doldurduğu stat içinde, ne siyasi çekişmeler, ne partiler içindeki kavgalar, ne çukur çukur yollar, ne dapdağınık sanayi bölgeleri, ne kuraklık, ne Hayat Pahalılığı ödeneğinin kesilip kesilmeyeceği, ne de bir suç örgütü liderinin açıklamaları umurumuzda olacaktı. O anda maç öncesinden başlayıncaya kadar farklı bir heyecan huzmesinde, tek vücut olacaktık.
Eğreti olmayan heyecanlarımız olacaktı içimizde, yüreğimizde.
***
Belki Modric, belki Bale, belki Lukaku, belki Griezman, belki de Ronaldo çıkacaktı zeminine Şeher’in gözde sahasının. Karşısında da Gardiyanoğlu’lar oynayacaktı, biz de gururunu yaşayacaktık.
O zaman spor kulüpleri kendilerini geliştirmek zorunda kalacaklar, namı sınırları aşan sponsorluklarla kulüp kasaları güçlenecek, altyapılara daha önem verilecek, başarıya ulaşmak için daha fazla transferler yapılacaktı.
***
Hayal değil tüm bunlar. Nesilleri içine alıp da yok eden Kıbrıs sorununun, dünyanın kabul edebileceği bir şekilde çözümü ile mümkün.
Bize (Yurttaşlara, sporculara, yöneticilere, idarecilere…) düşen de, bu arzu edilen çözüm oluncaya kadar, kendi şartlarımızı ve koşullarımızı çok daha iyi seviyelere çıkartmak ve kaliteyi yakalamak. Ki, olası çözümde daha fazla zaman kaybetmeden, hazır durumda olalım.