Tek kurtuluş KOP üyeliği
Geçtiğimiz 2013 yılı, 59 yıllık Kıbrıs Türk Futbolu açısından çok hareketli ve çok anlamlı bir yıl olmuştur.
Kıbrıs Türk futbolunun, 31 Ekim 1955’de gerek Kıbrıslı Rumların ırkçı yaklaşımları sonucu stat kapılarını Kıbrıslı Türklere kapamaları, gerekse ayrılmayı kafasına koyan Kıbrıslı Türklerin bunu mazeret göstererek, Kıbrıs Futbol Federasyonu’ndan (KOP) ayrılmalarının üzerinden geçen 59 yılın ardından, yeniden birleşme yolunda büyük bir adım atıldı.
Bu adımın mimarı, 2011 yılında Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu başkanlığına seçilen Hasan Sertoğlu’dur. Kimse, parmağının ardına saklanmasın, barış görüşünü benimseyen partilerin bile iktidar olduğu dönemlerde atılmaktan çekinilen büyük adımı sağ görüşlü diye bilenen Sertoğlu’nun atması ilginç bir paradokstur.
Başkan seçilmesinin ardından, bir enkaz olarak devraldığı KTFF’yi idari ve mali açıdan düzlüğe çıkarırken, bugüne kadar hiçbir federasyon başkanının başaramadığı “Kıbrıs’ta Futbolu Birleştirme” misyonunda son noktaya geldi.
Bu konunda, Kuzey Kıbrıs içerisinde yıllardır kronikleşen ve bir aidiyet duygusu yaratılan, Kıbrıslı Rumlarla ortak projelere ve çözüme imza atmak isteyen kesimleri “HAİN” ilan eden düşünceye rağmen, Sertoğlu bu adımı atmayı başarmıştır.
KOP aracılığı ile FIFA üzerinden dünyaya açılma noktasında artık tamamlanması gerek rutin formalitelere geçilmiştir.
Hazırlanan ve imzalanan anlaşma taslağı KOP üyeliğini işaret etmektedir. Ama, bu KOP üyeliği statükocuların iddia ettiği gibi, basit bir KOP üyeliği değildir. Bu olaya karşı çıkanların bunu gayet iyi anlamaları gerekir. Burada, Kıbrıs sorunu çözülünceye kadar bir geçici anlaşma ile dünyalı olmak için büyük bir adım atılmıştır.
Bu noktada KOP doğru adrestir. Herkesi vatan haini ilan eden zihniyet, Başbakan Yorgancıoğlu’nun KKTC Meclisinde, bu konunda sorulan soruya verdiği “Sertoğlu’na Güveniyorum” yanıtı ile yolun sonuna geldikleri ortaya çıkmıştır.
-----------------------
Dünyadan dışlanmışlığın dayanılmaz ezikliği
31 Ekim 1955’de başlayan, 15 Kasım 1983’de zirveye ulaşan Kıbrıslı Türklerin dünya futbolundan dışlanmışlığı son noktaya gelirken, bu dışlanmışlığın getirdiği ezikliğe bir kez daha dikkatleri çekmek istiyorum.
Bu 59 yılın 21 Aralık 1963’e kadar olan sekiz yıllık bölümünde kendi içimize dönmüş ve dünya futbolunu idare eden mekanizma olan FIFA’ya ciddi bir şekilde üye olmak için müracaat etmemiştik.
Bu kısa dönemde, Kıbrıslı Rumlar KOP aracılığıyle dünya futbolu ile uluslararası etkinliklerde yer alırken, bizde dostluk karşılaşmaları ile yetinmek zorunda kalmıştık.
Bu dostluk karşılaşmaları ile yetinmek önce, normalizasyona dönülen 1967 yılına, daha sonra 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Harekatı döneminde ve son nokta olarak, KKTC’nin ilan edildiği 15 Kasım 1983’e kadar devam etti.
Bu tarihe kadar, hazırlık maçları yapmamıza verilen izin, KKTC’nin ilanı ile tamamen sona erdi. Bu tarihten sonra, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları ile sadece sporda değil, tüm siyasi, sosyal, kültürel platformlarda dışlanma sürecine girdik.
Tam 30 yıldır bu süreç devam ediyor. Bu süreçte, dünya ile bütünleşen Kıbrıslı Rumlar, sporun her alanında dünyaya kafa tutma noktasına gelirken, KKTC’nin dünyadan dışlanmışlığının faturasını Kıbrıslı Türkler ödemektedir.
-------------------------
Dışlanmış olduktan sonra baştan aşağı tesis olsak ne yazar?
Tüm bu gelişmeler olurken, yine de spor yapmak adına tesisler de inşa etmekten geri durmuyoruz. Ama, bunu da bilimsel olarak değil, siyasi mülahazalarla yaparken, yüzümüze gözümüze bulaştırmaktayız.
Her ne kadar da, Mağusa Belediyesi gibi çağdaş tesisiler inşa eden kurumlara rağmen, Kuzey Kıbrıs’ta tesislerini inşa etmekle yükümlü olan ve her dönemde siyasal iktidarlara göre isim değiştiren Spor Bakanlıkları kantite olarak, tesis yaparken, kalite olarak sınıfta kalmaktadır.
Bu konunda, daha ciddi ve bilimsel projelere imza atmanın zamanı gelmiştir. Ülke nüfusuna ve bölge gereksinmelerine uygun olarak, çağdaş tesisleri yapmanın zamanı gelmiştir ve geçmiştir..
Ancak, bunun için sporu siyasetten tamamen arıtmak gerekir. Ama, Kuzey Kıbrıs’ta bu vizyonda ne parti var ne politikacı.
Bu bağlamda, zaten dünyadan dışlanmış olan sporumuzda “dışlanmış olduktan sonra, baştan aşağıya tesis olsak ne yazar”.
-----------------
Türkiye üzerinden dünyaya açılmak, Kıbrıslı olduğumuzu unutmak
Geçtiğimiz yıllarda, KKTC’nin kuruluşunu gerekçe göstererek, dünyanın bize uyguladığı izolasyon veya ambargoları aşmak için kullanılan Türkiye Cumhuriyeti enstrümanı belki bir anlamda, bireysel bazda sporcularımızın dünyaya açılmasını sağlamaktadır.
Buraya kadar tamam da, bu açılımlarda biz söylemezsek, Kıbrıslı Türk olduğumuzu kimse bilmemektedir.
Alın size, Olimpiyatlara kadar uzanan Meliz Redif, onun ardından gelen Yiğitcan Hekimoğlu, Susan Pakan, Eliz Maloney.
Tümünün üzerinde, Türikye Cumhuriyeti kimliği var. Peki Kıbrıs Türk kimliği nerede. O kimlik ancak, Kıbrıs’ta çözüm olursa gerçekleşecektir. Onun için, tüm gücümüzü çözüme verelim.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.